23 Ocak 2016 Cumartesi

Dağkahverengisi Günlüğü VII

Çoktan mühürlenmiş kaderimizde yazılanları yaşamaktan ibaret. O sayfalara ne yeni bir şey ekleyeceğiz ne de dışına çıkacağız. Yazılan sözleri değiştirememe. Hayatımızı anlatan cümleler. Kendi hayatımızın bağlandığı.

Tahsin Yücel son yolculuğuna uğurlandı bugün. Öldü, her lafın kısası ve özü. Vefat etti, daha incesi. Hakkın rahmetine kavuştu, ümitcesi. Şişli Cami'sinin avlusu bile tam olarak dolmadı. Yedi sekiz saf civarı. Küçük bir cami avlusunun bile tam olarak dolmayışı. Köyümüzden biri vefat ettiğinde de bundan daha az bir kalabalık olmuyor. Düşünmek lazım belki de. Neredeydi insanlar, niye azdı, ardından onu uğurlayan?

Şişli Cami'sini seviyorum. Onun küçük eksenli kubbesi altında kendimi iyi hissediyorum. "Naif" kelimesinin karşılığı benim için. Yeri, içi, dışı, etrafı içimi ısıtıyor. Daracık merdivenleri. İç içe geçmişliği. Orta yerde duran şadırvan. Mermer. Her yanı saran mermer. Küçük merdivenler dizisi. Büyük olmayan avlu. 1950 yılında yapılsa bile benim tarih denen şeyi solumamı sağlıyor. Aslında bu zihin yanılgısından başka bir şey değil ama seviyorum orasının bana böyle hissettirmesini.

Dün gece Stanley Kubrick'in "Gözleri Tamamen Kapalı" filmini izledim. Film, kadın-erkek ilişkisinden ziyade İlluminati & Scoteology & LaVey Şeytan Kilisesi gibi, belki en çok üzerinde durulan İlluminati konusuna eğilmekte. Pek çok spekülasyon mevcut. Bu boyutuyla ele alanlardan tut salt kadın erkek ilişkisi üzerinedir diyenlere kadar. Bilemiyorum açıkçası. Filmi izlemem üç, araştırmaları okumam iki buçuk saatimi aldı. Tüm bunlardan sonra bile bir sürü gizem olduğu muhakkak. Kubrick'in filmi bitirmesinden dört gün sonra ölmesine, karısının kalkp krizini kabul etmeyip başka şeyler ima etmesine kadar olan her şey gizemi daha da genişletiyor. Mesele İlluminati ise niye hiç konuşmayıp sadece filmde göstermek istemesini bilmiyorum. Bazı konular sadece sanat aracılığıyla değil doğrudan konuşulabilmeli. İmalar sadece gösterdikleri yolu belirginleştirmeye yarar, hiçbir zaman "budur" demez. Film kafa karıştırıcı. İsteyen herkes dilediğini bulur bana göre. Yönetmeni de ortadan kalktığına göre. Tutarlılık şart tabi.

Gece dördü geçiyordu yatakta en son dönenişimde baktığımda saat. Çok uzun sürdü gene uyumam. Sabah kalkmakta zorlansam dahi uyuyamama durumu.

Yarın İngilizce kursunda küçük bir sınav olacak. Biraz ona bakmam gerek. Kalıplara göz atmalıyım, have a look. Sonra çalışmalıyım, öğrenmeliyim, learn. I am reading, working, learning. I hope, pass exam, good finish. Yeter.

Mühürlü kaderler. Nev ne güzel söylüyor. Mührünü kıramıyorum düğümlenmiş kaderimin. İpleri çözüp kendimi bağlardan koparamıyorum. Büyük bir çözümsüzlüğün içerisinde kalmışım, herkes gibi. Herkes kendisine dolanıp kalıyor, benim gibi. Ölüm de sessiz ve soğuk. Dün gece Kubrick'ten ve bugün Yücel'den kalma. Ölüm de kimsesiz. Kim olursan ol. Belki imamın da dediği, ibret almalı. Yine de unutmamalı. Kimsesisiz. Cenazemiz bile bu kadar tenha olacakken mezarımız büyük bir terk edilmişliğin yuvası olacak ve tüm ölüler, bir gün birisi gelir diye mezarında dönenip duracak. Oysa ben kimseyi beklemeyeceğim. Mezarım da hayatım kadar sessiz ve soğuk olacak. Ben, toprak ve böcekler. Belki cennet bahçelerinden bir bahçe, belki cehennem çukurlarından bir çukur. Yanım yörem her tarafım boş. Kimse yok yanıma gömülebilecek. Ölüm de kimsesiz. Yaşayanlar kadar. Nihayetlendirmeli. Daha söylenecek çok söz varken. Bu yazıyı da. Bitirmeli. Uzatmadan. Kelimeleri kırmadan. Ruha üfleyerek. Hu!

Tüm mühürlü kaderlerin hürmetine yaşamaya devam. Ölümü bekleyerek. Soğuk bir mezar düşünü sıcak yorganlara işleyerek. Çok mu sevdin kederleri?* Arap harfleri gibi  iç içe geçmiş hayatım, dolanmış birbirine günlerim ve geriye sevdiğim her şeyi yitirmeyi görmek kalmış bana. Hasret senden yana / Sevda senden yana / Değişmedin kaderim.* Hep mi hüsran bana?*

Bir Şarkı: Mühürlü Kaderim

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder