26 Ocak 2016 Salı

Dağkahverengisi Günlüğü IX

Her Şey Çok Güzel Olacak, filmi Cem Yılmaz'ın dediği gibi "Hâlâ yaşıyoruz be abi, bu da bir şey." cümlesiyle sonlanıyordu. Cem Yılmaz'ın, Mazhar Alanson'un ve bence Türk sinemasının da en önemli filmlerinden birisi. Şarkısı da kendisi kadar güzel bir film. Yine de hiçbir şeyin güzel olduğu yok. Cem Yılmaz'ın ilk filmi en özel filmlerinden de birisi. Mazhar Alanson'un oynadığı filmleri de kendisi ve şarkıları kadar seviyorum. Bir ara Star'da bir dizisi vardı ama çabuk yayından kaldırılmıştı. Oysa onu da sevmiştim. Küçük Şeyler, tarzında bir şeydi adı galiba. Yanılıyor da olabilirim.

Bir kuş kanatlanır şu gönlümden / Çırpınır çırpınır da uçamaz /... / Âşıklar kaçamaz*

Zindan Adası'nı bitirdim az önce. Leonardo Di Caprio'nun en özel performanslarından birisi. Oyunculuk denen şeyin hakkını kesinlikle verdiğini söylemek mümkün. Oyunculuk denen şeyin ön plana çıktığı bir filmdi. Kurgusu da oyunculuk gibi başarılıydı. Zihnimi çok meşgul etti. Sonuna kadar çözemedim. Belki benim aptallığımdandır, bilmiyorum, çözemedim. Teddy'i yalanlara alıştırarak, deliliğine ikna ederek orada tutmaya çalıştıklarını düşündüm son âna kadar. Ta ki sonunda her şey çözülene kadar. İç içe geçmiş bir çok şey son halkada açılıveriyor. Benim için son âna kadar karmaşasını sürdürdü. Ben de olsam delirirdim bu koşullar altında. Tam bir "Zindan Adası" olduğunu söylemek mümkün. Adanın korkunçluğu da buna eklenebilir.

Dün Millî Reasürans Konser Salonu'nda keman ve piyano dinlemeye gittim. Kemanı daha çok sevdim. Mecidiyeköy'den Teşvikiye'ye kadar yürümek keyifli. Güzel. Uzun bir yol. Kırk beş dakika bile tutmadı. Hızlı yürüyorum. Nişantaşı'nı seviyorum. Yine Pamuk Apartmanı'nın önünden geçtim. Bu sefer dönüşte acaba 'Pamuk' soyadlı biri var mı diye zillere baktım. Röntgencilik sayılmaz sanırım. Aprtman çok güzel bir yerde. Yine yanından geçerken Teşvikiye Camii'ne baktım uzun uzun. Çok sevimli. Küçük ve hoş. Bu tarz camiler hoşuma gidiyor. Orijinalliklerini hissettiriyor. Konser de güzeldi. Şakşakçılık denen şeyin tam anlamını bu konserlerde öğreniyorum. Her dakika başı alkış denen gürültü. Yoruluyorum. Bu kadar alkış gereksiz yani. Bir de sürekli en önde 'Bravo!' diyerek ayağa kalkıp alkışlayan adam. Geçen de vardı. Onun gibiler hep olmak zorunda mı? Güzeldi evet, güzeldi, ama bu ne teferruat böyle? Keman dinlerken yanıma oturan çocuk uyuyordu. Aradan sonra piyano dinletisi sırasında yanıma başkası geldi, o da piyano çalanın tanıdığıymış, başladı onu övmeye falan. Bu bizim milletteki tanıdıklık örgüsü. Velhasıl konser iyiydi tüm bunlarla beraber. Teşvikiye daha iyiydi. Yürümek daha da iyi.

Kar yağmakta. Güzel. Kar yağmakta. Naif. Mecidiyeköy ayaklarımın altında. Kara ilk ben dokunuyorum gibime geliyor bazen. Üst kattakiler nedense hiç ses çıkarmıyorlar. Sanki üst katımız yokmuş gibi.

Bugünün en önemli haberi: Orhan Pamuk yeni romanını çıkarıyor. Hemen YKY Merkez Han'ı arayıp hangi gün çıkacağını sordum, 2-3 Şubat dediler. İnternetten ön sipariş var, 2 Şubat diye geçiyor çıkış tarihi. Onu da sordum, muhtemelen 2 Şubat'ta çıkacak zaten, dediler. 2 Şubat gelsin de hemen gidip Merkez Han'dan alayım. Oradan almanın keyfi başka. Şu Galatasaray Meydan'daki şubenin tadilatı da çabuk biter inşaallah. Bu sefer romanın reklamın hiç görmemiştim, bir ândaki çıkması beni çok sevindirdi, heyecanlandırdı ve uzun süre sonra mutlu etti. Bugün hemen Ulysses'i bitirmeye karar verdim. Bundan sonra hemen Tom McCarthy'nin C'sini bitirmem gerekiyor, zira o kitap da Ulysses yolunda olduğu için art arda okuma kararı almıştım. Haftaya salı günü de Kırmızı Saçlı Kadın'a başlarım böylece. Çok iyi oldu. Salı günü çıkmasına da ayrıca sevindim. Salı günü doğmuş bulunmam hasebiyle tüm salılar benim için önemli. Mesela Ulysses'i bugün bitirebilirsem yine güzel olacak.

Dün gece Federico Fellini'nin 8 1/2'sini izledim. Çok geniş açılar, büyük mekânlar, yüksek tavan, açık sahalar falan derken yoruldum. Üzerime gelmeye başladı bir süre sonra dekorlar. Filmin sonunu sevmekle beraber, iyi diyaloglar olmakla beraber genel olarak çok da hoşuma gitmedi açıkçası. Filme kötü demiyorum, iyiydi, sadece benim için çok büyük bir anlam ifade edemedi maalesef. Benden kaynaklanıyordur sanırım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder