4 Kasım 2012 Pazar

Kaçık Bir Uyku

Kaçık bir uyku, çölde susuz geçirdiğin anlar gibidir.
Dilin damağın birbirine yapışırken inlersin.
Dünya bir yudum su'dan ibarettir.
Kaçık bir uyku, Antartika'da sıcak bir ateş gibidir.
Elin ayağın titrerken kıvranırsın.
Dünya bir kibritin sıcaklığı kadardır.
Herşey zamanla dahada küçülür.
İnsan büyüdükçe hedefler küçülür.
Kaçırdım yine uykumu.
Aldı başını, çekti gitti uzaklara, uzak diyarlara.
Gelmeyede niyeti yok.
Ne zaman kavga etsek bir süre kolay kolay gelmez.
İlla kendini özletmek ister.
Kaçık bir uyku gibi; içerisinde 'belki mecburiyetten' bulunduğumuz hayat.
Neşemiz, huzurumuz, mutluluğumuzda onunda anlamı var.
Sabah güneş kamaştırırken gözlerimizi uykudur bizi mutlu eden.
Odur pekçok şeyi unutturan, silen, yok sayan.
Uyumak güzeldir.
Alıp götürür bizi rüyâlar alemine.
Kimseden korkmadığımız, çekinmediğimiz, senaryosunu bizim yazdığımız evrene.
Keçileri kaçırmış gibi uykumuda kaçırdım.
Say say bitmiyor, rakamlar giderek büyüyor.

Kaçık bir uyku.
O önde ben arkada.
Peşinden koşup duruyorum.

Sabah güneşi ısıttın içinizi.
Her bir ışın demetiyle.

Saçmalamalar Kitabım III



3 Kasım 2012 Cumartesi

Hissizm

Derimizin altındaki sinirler kadar yakın.
Damarlarımızda bileşenler kadar karışık.
Çok uzaklara taşınacak.
Hislerimiz bedenlerimizi yansıtacak.
Bedenlerimiz hislerimizin aynası olacak.
Hisler asla saklanmamalı.
Saklamak engellemektir.
Engellenen ve daraltılan şeyler ise gerçekliği yansıtamaz.
Ancak özgür bireyler her şeyi olduğu gibi görürler.
Hisler asla kısıtlanmamalı.
Kısıtlandıklarında anlamlarınıda yitirirler.
İnsanoğlu açık yürekli olmalıdır.
Her anında her saniyesinde ruhu görülmelidir.
Ruh bedenle bütünleşmelidir.
Ancak bu sayede hislerimizden emin olabiliriz.
Sürekli değişimde olmak olumsuzluğu beraberindede getirmektedir.
Kararlar kadar etkileyici olmalıdır adımlarımız.
Beynimiz kadar söz sahibi olmalıdır kalblerimiz.
Ellerimiz kadar süratli olmalıdır ayaklarımız.
Sesimiz kadar ulaşılmaz olmalıdır davranışlarımız.
Kulaklarımız kadar duyarlı olmalıdır iç sesimiz.
Duyduğumuz her ses bütün bedenimizde hissedilmelidir.

Hissizm.
Hisler, hapsedilemeyen gerçekler.
Ruhun parçacıkları.


2 Kasım 2012 Cuma

Nar Ağacı

Nâr.
İçinde milyonları barındıran bir düşüncenin ilk iz düşümü.
İnsanın zihnide buna benzemekte.
İçinde pekçok fikir küçük bir haznede sıkıştırılmış, hapsedilmiş.
Onu diğerlerinden ayıran dıştaki görünüm oluvermiş.
Fikirler küçültülmüş, minileştirilmiş.
Canımın sıkıntısı içime işlemiş.
Fikirlerimiz artık ait oldukları yerden çıkmalı.
Her tanecik kendini yansıtmalıdır.
Tohum olup toprağa düşmelidir.
Fikirlerimiz artık hapis olduğu damları yıkmalı ve kendini açıkca ortaya çıkarmalıdır.

Tane tane olmuş insanlığımız.
Her duygumuz bi kenara fırlatılmış.
Onları toplayacak hiçbir gün yok artık.
Uzanan gelecek çetin olacak.
Akan kırmızı su belkide insanlığın kanı olacak.
Nar ağacımızın içi çürüyecek.
Ve geleceği karanlığa gömülecek.

Nar ağacı gibi her dalda farklı renk narlar, her nârda farklı tanecikler düşmeli yeryüzüne.
Yepyeni bir mozaik işlenmeli usulca.
Yeni mozaik yeni insanlardan oluşmalı.
Bütün farklılıkları barındırmalı.

Nâr'a düştüm yanıyorum.
Nâr ola, hayrola.

Saçmalamalar Kitabım IV

Aforizmalar

  • Alarmı kurup yatıyorum, yalnızlığa uyanacağım.
  • Şarkılar henüz tazecik. Anlam taşıyor olmalılar.
  • Bu şiirler, bu sözler. Birine adanmadığı sürece hep yarım kalacaklar. Henüz çiçek verirken koparılan bir gül gibi.
  • Alfabemin ilk harfisin.
  • Burası buram buram harf kokuyor. Şiirler fazla uzağa gitmiş olamaz.
  • İçimde sürekli mürekkep dökmek isteyen bir cani var.
  • Karanlık, aydınlıktan daha fazla ilham verebiliyor.
  • Her deliriş, yeni bir diriliş.
  • Yağmur, gözlerinden akan her damlayla bir sel gibi geliyor üzerime.
  • Sözlerin çığ olmuş sürüklüyor beni.
  • Herkese yabancı olmak, boynunda giyotin izleriyle dolaşmak gibi.

Anekdot: Daha sonra üzerlerinde bol bol düşünülecektir.

Boş Koridorlar

Koridorlar uzanıyor, ekvator gibi dolanıyor dünyayı.
Vakit kendini inkâr ediyor ve geçmek bilmiyor.
Sessizlik çökmüş her bir yana,
Ayak seslerinden gayrı işitilen seda,
Kendi kendine konuşmaktan başka çare yok.
Eller arkada kenetlenmiş, dört duvar arasında yürüyorum sanki,
Gömleğim iliklenmiş son düğmesine kadar;
Ayaklar kararsız bir ritimde hareket etmekte,
İleri mi gidiyor geri mi, kestirilemiyor.
Soğuk içime işliyor, üşüyorum,
Yoksun, görüyorum.
Kendi sorularıma kendim cevaplar veriyorum.
Zaman geçmiyor, ben kendimden geçiyorum.
Bütün vaktimi kitaplara ayırıyorum.
Sayfalar hızla çevriliyor,
Harfler gözümde dahada küçülüyor.
Okul uzun bir zaman dilimini kaplıyor,
Konular bitmez tükenmez bir biçimde dolanıyor.
Kalemim her saniyede daha fazla tükeniyor,
Zil sesleri işitiliyor.
Eve olan yolculuğum her zamankinden daha uzun sürüyor,
Boş koridorlar, bomboş hayatları sürüklüyor.

Boş koridorlar,
Yaşanamamışlıklardır.

Günlüğüme Karalamalar;
02.11.2012 Bir Cuma Sabahı

1 Kasım 2012 Perşembe

M & Ş

Bu ayın ilk yazısı,
Bana ait olmayacak.
Bütün yazdıklarımı bir anda silip atabilecek kadar etkileyici;


Şikayetlerimi derinlere sakladım uzun süredir. 
Pazar gecesi başlayan stres. 
Yastıkla buluşmaya rağmen başın uykusuzluk hali uzun zamandır yüzümde bir gülümseme. 
Seninkinin sebebini bilmem ama benimki . 
Gülen derin gözler ve kocaman bi yürek . 
Bazen hayata tutunmak için sebep arar insan . 
Küçük bir rüzgar serinletir yüreği. 
Günleri karıştırmak için erken mi geç mi bilmiyorum. 
Ama yaşaması güzel günlerdeyim. 
Haftasonunu geçirmek zor. 
Pazartesi güneşle doğuyor artık. 
Güneşi buldum sonunda . 
Ben şemssem eğer sen rumi olmalısın ya da ben rumi sen şems. 
Sevgiler… 

Kitaplar kadar sarsıcı, bi o kadarda sansasyonel.