29 Mart 2015 Pazar

Üç Kollu Şamdan

I
Bir çınar ağacının kökünün,
Uzanışı gibi dibe, daha dibe,
En dibe ulaşıncaya dek.
-Şamdanımda çiçekler ölür.-
Denizin tam ortasında,
Bir gemi batar,
İçinde düş hayaletleri.
Güvertesinde tayfa, dua eder;
Kavuşmak için kıyıdaki sevgiliye,
Bilir tüm âşıklar sevgilinin öleceğini,
İlk fırtınada.

II
İçi dışına çıktığında insanın,
Şamdandan bir balmumu parçası,
Döküldü ak zemine;
Kar tanelerinin dökülüşü gibi,
Koyu kahverengi toprağın üstüne.
Hâlâ güzel şeyler olur umudu,
Bitirir insanı günden güne.
-Kahretsin, hâlâ umudu varsa insanın.-
Umut, insanın en büyük düşmanı ve
En büyük korkusudur insanın, gelecek.
Duygular yaratılmadan önce,
Yaratıcı insana seslenseydi,
Ruhun bedene hapsedilmesini istemeyişi gibi,
Duyguların yükümlülüğünü de reddederdi;
Sonunda cennet dahi olsa.
Şamdanın kolunun göğe yükselişi gibi,
Yere ulaşmaya çalışır ateş ve insan,
İkisi arasında, ateşle su,
Çırpınır, kurtuluş yoktur.

III
Araf, dünyanın zihindeki adı:
Hiç döngüsü olmayan ve kısırlaşmış,
Şefkatin, nefretin, kederin üzerinde,
Bir başka şey yazmıyor mu?
Bir daha kaldırıp bakın gökyüzüne,
Çehrenizin karanlık noktalarını.
Artık benliklerin bittiği yerde,
Şamdanın üç kolundan üç çiçek,
Alev alır aynı kökten;
Yanan mum değil geçen günlerimiz.

23 Mart 2015 Pazartesi

Giyotin

Rengi, gözümün önünde raks ederken,
Bir balerin adımlıyor tenin üstünde;
Koyu, karanlık ve gölgeler arasında,
Uzatıyorum başımı, giyotinim hazır mısın?

Eldivenler giydim ve sakladım kendimi,
Maskelerden yeni benlikler koydum önüne;
Bedenimin her parçasını ayrı bir denizin,
Suyuyla vaftiz ettim, giyotinim hazır mısın?

Bir kadife kumaş üzerinde yürüyorum,
Ne kadar güzel tenin, rengin;
Boynuma sarılır mısın, kadife tenli giyotinim?

Şefkat ağacından bir meyve düşeyazdı,
Gözlerinin karanlığında kaybolduğumdan görmedim,
Şimdi hangi giyotin sarılır boynuma?

22 Mart 2015 Pazar

Dünün Tortusu Düşmüş Bugüne

Bugün de sensiz, yani yarı yarıya dünyasız geçti.
Bugün de...

Nâzım Hikmet Ran

Yarınlar, doğmadan ölür, bugünlerde.
Ölü toprağı serpili takvimler,
Donayazdı, katilini gören maktulün,
Yüzü gibi, hissiz.
-Günler benzer birbirine, benzemez sana.-
Saat, durdu, tepemde.
Bir karga çığlık attı,
Bu kaçıncı ölüm, yetmez mi daha?
Bak Afrika'ya kar yağdı,
Güneş açtı kutuplarda,
Gelmeyecek misin?
Kutbumu kaybettim.
Güneş nöbetini devretti aya, ay yıldızlara;
Atlas nöbetini devretti,
Günler haftalara evrildi, haftalar aylara.
Bir mucizeyi beklerken felek çark etti,
Son peygamberin üzerinden çok geçti.
-Bugün içinde nice dünlerin ölüsünü taşır.-

21 Mart 2015 Cumartesi

Avuç

"Ya ne kadar zalim olabiliyorsun." dedi ve gitti.

Her gidiş bir götürüştür, hayattan,
Kalan yıllar bir kadının avuçlarında,
ve bir kadının avuçları,
Daima kapalı.

Ben seni avuç içlerinden öpmek isterdim.

Kapalı avuçlardan, merhamet taşmaz dışarı.
Bir kadın yalnızca işler,
Kalbin kızıl kumaşına elemi.
Keder ki kadının parmakları arasındaki o iğne.

Avuçlarından sevgiyi içmişliğim vardır.

Kim tutar bir erkeğin elinden,
Bataklıkta açan nergis değil,
Bastığı yerde güller açan kadın,
Karanlıkta, yıldızlar kadar.

19:59-20:00 12.06.2013

Kadife

Kadife bir ten üzerinde yürür yolunu şaşıran,
Oyuk hendekler, kim kazdıysa yolumuza,
Bir batıp bir çıkıyoruz,
Hayat için bundan başkasını düşünemiyorum.

Kadife tenin üzerinde raks ederken,
Tüm bildiklerim senin üzerinde ince bir yol olup;
Sürüklüyor beni peşinde; kadife,
Mahrem bir halı üzerinde.

Âşkın dokunuşunu bu kadife kumaşa işlerken,
Sırrı, o büyük sırrı, Mecnûn ağzından kaçırdı,
Leylâ, öleli çok olmuştu.

Bir batıp bir çıktığım tenin üzerinde,
Yüzünü yıkadığın suların kaynağı âşığının gözyaşı pınarıdır;
Üzerine çektiğin örtü, benim yüzülen derim.

11 Mart 2015 Çarşamba

Chéri

Chéri, saçların dolanır boynuma,
Sen bir darağacısın;
Her gün bir kez daha idam edildiğim.
Bir denizfeneri gözlerin,
Bak geleceğim serili, ayaklarının altında.
Lea, bak, Lea, kayboldum, Lea, yolda,
İtalya'nın mavi, Paris'in kül rengi sokaklarında.


Chéri, ne bir gün var senden evvel,
Ne de bir gün var senden sonra,
Yaşadım, diyebildiğim.
İki ölüm arasında hayatım,
Yalnızca senin ayırdığın.
Hayatımın tam orta yerinde, berrak,
Altın çerçeveli bir aynada yansımamsın benim.


Chéri, âşkın büyüsü içimde bir yerde.
Gönlüme atılan çentikler, yıldızlardan fazla.
Hangi sevgili yazar buğulu günlerde,
Uzun mektuplar, yalnız bir gönülden diğerine.
Yıllar, avuçlarımda tutamadığım bir ateş;
Ben geç kaldım, sen erken;
Yine de var olduk biz, henüz hayattayken.


XI.III.MMXV

10 Mart 2015 Salı

İhanet Dağının Öteki Yüzü

İhanet dağının öteki yüzünde,
Bir adam sadakatten boğulur.
Nicedir içinde biriktirdiği,
Geçmişin rengine boyalı,
Karanfil kokulu anılarında.

At sırtında giderken güzelliği,
Yerini alan çirkinliğin soğuk ellerinde,
Hiç sesi çıkmaz yitik günlerin.
Ölür, yavaş yavaş, katil duygularımız.

İhanet dağına tırmanan bir şâir,
Unutulup gitmeye adamışken kendini,
Yine de kazıyacaktır kadınını, sonsuza.
Ölüp gitse de şâiri, sonsuza kadar yaşayacaktır şiir
ve sadakatten boğulurken biz,
Bir kadın işleyecektir ihaneti,
Boğum boğum, içimize;
Dağın öteki yüzünde.

Bir yüzünde sadakat, diğerinde ihanet;
Dağ yükselecektir insanları kendisine,
Yanaştırmamacasına.

VII.III.MMXV