17 Ocak 2016 Pazar

Dağkahverengisi Günlüğü I

Dağkahverengisi, dedim kulaklarımın bir yerden âşinalığıyla.

Bir rüyâ. Güneş dünyayı sıyırıp geçerken içimde beni bulan bir görüntü. Kulağımdan içeri dökülen sözler ve bir kahkahanın çınlaması. Koşuş. Ardından koşuş. Üzerinde renksiz bir elbise tenim kadar. Yol ikiye ayrılmakta. İkiyeayrılanheryolbirkaybıgetirirpeşinden. Seni kaybediyorum. Sağ mı sol mu derken sola dönüyorum sonra sağa. Bir medivenler zincirinin ortasındayım. Her yan merdivenler. Beton, mermer merdivenler. Hangisine tırmanmam gerektiği konusunda kararsızım. Herçıkışberaberindebirinişgetirir. Sağdaki merdivenlerden birinden yukarı doğru çıkıyorum. İçimde her ân seni bulacağıma dâir bilinmez bir bilirlik. Göğsüm sevinçle dolu. Allah'ın göğsüme bir mutluluk koyduğunu anlıyorum ve senin de o ân beni aradığını düşünüp daha da heyecanlanıyorum. Acaba, geri dönüp yol ayrımında mı beklesem veya bakınsam, diyor bana içsesim. Yolayrımlarınınolmadığıyerlerdekihuzurdinlendiriyorruhumu. Bu bitmez tükenmez heyecan içinde uyanış.

Allah, göğsüme sonu olmayan bir saadet koydu, farkettim. İçim yıkandı bilinmezliklerle.

Ardından uyanış. İçimde hiç sonlanmayacak bir rüyânın akabinde uyanış. Gözlerim açık, olayları terkar etmeye devam ediyorum. Akışı bozmaya hiç meylim yok. Önümde koşuyorsun ve beni odamdan çıkarıp salona götürüyorsun. Sonra dışarı çıkıyoruz. Gün boyunca sen önde ben arkada şehrin bu ücra köşesinde, Mecidiyeköy'den Şişli'ye, her gün yürüdüğümüz bu yolda yürüyoruz. Yüzün belli belirsiz ama biliyorum. Gülümsemen işlenmiş içime. Dağkahverengisi, diyorum gözlerine. Senin rengin dağkahverengisi diyorum artık, senin adın bu. Anlamlı kılacağım bunu da bu günü de. Yolaynıyolamaiçiminkonuğubaşka. Artık konuğumsun içimin. Tüm gizlerimin sahibisin. Yeni isimler gerek sana, yeni kelimeler gerek bana, anlatmak gerek.

Güne İskender gibi başlayıp Darius III gibi bitirdim.

İngilizce çalışmaları kaldığı yerden. Yeni dil öğrenmeye çalışmak beyni ikiye yarmak gibi benim için. Artık bir yanını sürekli başka kelime ve cümlelere ayırmak. Biri ikiye ayırmak. Beynimin orta yerinde sancı. Bir yanda tam olarak öğrenememe bir yanda çabalama. Hersonuçsuzkalançababirazdahakırıyor. Yine de bölünecek beyin.

Güne yağmurla başlayıp rüzgârla nihayetlendirme. Sabah yağan hafif yağmur ve bunu seviş. Sırılsıklam eden sonbahar yağmurlarının ürküntüsü. Hafifçe okşayan yağmurların sevinci. Yağmurları bile ikiye bölüş. Sevilenler ve sevilmeyenler. Herşeyiortasındanikiyemiyarmaklazımyoksa. İkiye yarmak isterdim kendimi. İnsanlar arasında dilden dile sonsuz cümle aktarımları çabası. İç içe geçen özneler, yüklemler, zarflar ve bağlaçlar. Bilinmeyen kelimelerin çokluğu. Çok kelime var, az anlam.

Ne çok kelime yaratmışsın Allah'ım.

Gün solgun ve ölgün. Dağkahverengisi bir gece olur umudu. Belki bekleyen rüyâ belki de karanlık. Anlam var yine de. Bir kez gelen bin kez kaçsa da izi durur. Dağkahverengisi gözlerini yazacağım içime.

İçimde nihayetlenen cümleler gün gibi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder