9 Temmuz 2017 Pazar

Hasan Ali Toptaş, “Acıya Demir Atmak” Metninin İncelenmesi

Hasan Ali Toptaş’ın “Acıya Demir Atmak” isimli metni Bir Gülüşün Kimliği kitabının içinde yer almaktadır. Eser, ilk olarak 1987 yılında yayımlanmıştır.
“Acıya Demir Atmak” isimli metin, bir anneyle oğlu arasında geçmektedir. Bir gemici olan Cemil denizdeyken kolunu ve gözlerini kaybeder. Fiziksel olarak engelli konumuna gelir ve hiçbir işini kendi yapamaz bir hâldedir. Annesi ona yardım eden tek kişidir. Üstelik aile yoksuldur. Cemil’in nasıl bir kaza geçirdiği anlatılmıştır. Aynı zamanda protez kol yaptırmak için yardım aldıkları, tedavi için bir merkeze gittikleri anlaşılmaktadır. Annesi aldığı bir simidi de oğlunun karnını doyurmak için kullanır ve kendisi yemez, bu durumu da oğluna belli etmemeye çalışır. Metinde genel olarak anlatılanlar bu şekildedir.
Toptaş’ın “Acıya Demir Atmak” metnine Gerard Genette’in Anlatının Söylemi’nde anlattığı yöntemler üzerinden bakıldığında çeşitli sonuçlara varmak mümkündür. Genette, her metnin yapısal olarak incelenmesini mümkün kılan ve bu yöntemi anlatan eserinde birçok konu üzerinde durur.
Metinde genel olarak dolaylı söylem söz konusudur. Bir anlatı mevcuttur ve her şeyi o anlatır. Bu anlatıcı her şeyi bilmektedir. Tanrı-anlatıcı olarak ifade edilebilecek bu anlatıcı karakterlerin duygu ve düşüncelerini tüm açıklığıyla belirtir. Yer yer anneyle oğlunun diyalogları da aktarılmaktadır.  Metin boyunca kullanılan dil de “dolaylı söylem”i destekler niteliktedir.
“Kırk yaşındaki oğlunu, dört yaşındaymış gibi kolundan tutup çekti…”[1]
Bu kısa metin boyunca Hasan Ali Toptaş “özet”ten yararlanmıştır. Özeti de ana karakter olan        Cemil’in kolunu nasıl kaybettiği, nasıl bir kaza geçirdiğini anlattığı bölümde kullanmıştır:
“Az sonra balıkları tepe tepe dolduracaktı kasalara. Çok değil, dört beş hafta bereketli çıkmalıydı balık…”[2]
Anlatı boyunca yer yer “ara”lar kullanılmıştır. Anlatıcı, anlatıyı kesip betimleme yaparken aralardan yararlanmıştır.
“Gözkapaklarının ardındaki karanlığın içinde…”[3]
“Martı sesleri şıp şıp dökülüyordu suyun yanağına.”[4]
Aralar, genellikle betimleme olarak kullanılmış, bir geçiş hüviyeti, mekân üzerine fikir veren bir unsur gibi değerlendirilmiştir.
Metinde temel olarak tek bir zaman söz konusudur. Sadece Cemil’in geçirdiği kaza anlatılırken geriye dönülür. Onun haricinde annesiyle beraber protez yaptırmak için gittikleri yerden çıktıktan sonra düşündükleri ve yaptıkları söz konusudur. Geçmiş zaman kullanılmaktadır. Görülen geçmiş zaman’lı cümle yapısı ön plana çıkmaktadır, örneğin:
“Sonra, gerçekten simit yiyormuş gibi ağzını şapırdatmaya başladı. Görmeyen oğlu… durdu.”[5]
Hasan Ali Toptaş’ın “Acıya Demir Atmak” adlı metni Gerard Genette’in yöntemine göre değerlendirildiğinde ortaya bu sonuçlar çıkmaktadır. Toptaş’ın farklı yöntemler kullanmaya çalıştığı gözükmektedir.


[1] Hasan Ali Toptaş, Geçmiş Şimdi Gelecek, Everest Yayınları, İstanbul 2016, syf: 46
[2] A.g.e. syf: 47
[3] A.g.e. syf: 46
[4] A.g.e. syf: 47
[5] A.g.e. syf: 48

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder