29 Mayıs 2016 Pazar

Kumral Günler

Alamut Kalesi'nden aşağıya düştüm,
Üstümde sabahın ilk ışıkları,
Kartalların izleyen bakışları,
ve senin gözlerin.

Bağrıma ateşte dövülmüş kızgın bir hançer saplanmış gibi,
Aldığım her nefesi vermekte zorlanıyorum;
İçimden dışarı açılan tüm geçitler kapanmış gibi,
Kendimi aşmaya çalışırken boğuluyorum.

Nice zaman geçirdim kimse bilmez bozkırlarda,
İremler yurdunda ne vakte dek oyalandım oysa;
Öldürülen sultanların kefenlerinden bana,
Nice hayatlar biçildi.

Üstümde Sabbah'ın bakışları, üstümde yalancı peygamberlerin,
Üstümde ilahların bakışları, yalancı tanrıların;
Ulaşılmaz bir yükseklikte,
Üstümde senin bakışların, Alamut'ta.

Yalanlar çağında günleri renklendiriyorum,
Gülleri boyuyorum, güzleri ayıklarken.
Her güne bir ten sığdırıp,
Kumrallara karışıyorum.

İnsan, her ân dolmaya hazır bir kadeh.
Doldur beni ey gece! 
ve sevgilim sen, iç beni! 
Buluruz ruhumuzun sarhoşluğunda birbirimizi!

Geceye kumral dedim. 
Oysa ne değişkendir insan teni 
ve ne gizemli. 
Önüme hiç bilmediğim bir kitap açtım 
ve seni okumaya başladım ordan: 
Sevgilim, kumral bir geceydi,
Her şey başladığında, 
Tepemizde göğün çıplaklığı ve sesler, 
Aksini kulaklarımızda duyduğumuz, 
Kumral bir gökyüzüydü.

Açıldı önümde hiç bilmediğim bir kitap,
Okudum ve söyledim,
Sevgilim...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder