29 Mart 2016 Salı

Hayat Kadar Yorgun Sesler: 03 Nöbeti

Hayat Kadar Yorgun Sesler:
Nursel Duruel'in “03 Nöbeti” Adlı Öyküsü Üzerine

Ses. Nursel Duruel'in öykücülüğünde açılması gereken kocaman bir parantez. Açtıkça derinleşen, sivrilen, genişleyen, koyulaşan ve yoğunlaşan düşünceler. Her sözcük bir başkasını tetiklemekte.
“03 Nöbeti” isimli öykü başlı başına sesler ve anlamları üzerine kurulu, Yazılı Kaya’daki “Ses Maketi” adlı öykü gibi bir yanıyla aynı konuyu devam ettirerek. Öyküde Saliha isimli, çağrı merkezinde çalışan bir kızın günlerine ışık tutulur. Saliha gece nöbeti sırasında hayatına dâir pek çok şey düşünür, yapacaklarını ve daha önce yaptıklarını hatırlar, arkadaşlarıyla konuşur, okuyucunun başka hayatlara kapı aralamasını sağlar. Filoloji öğrencisi Saliha, bir yandan okumakta bir yandan da çalışmaktadır. Bulunduğu büyük şehir geldiği küçük şehir gibi değildir hiç. Onun hayatını kolaylaştırdığı kadar zorlaştırmaktadır da. Şehrin insan üzerindeki önemi devreye girer burada. Büyük şehirde giderek küçülür Saliha ve ne hayatını yaşayabilir ne de başka hayatların yaşanmasını büyük ölçüde sağlayabilir.
Seslerin insan üzerindeki etkisini düşünmek gerek önce öyküyü anlamlandırmadan. Ses, TDK sözlüğünde, "kulağın duyabildiği titreşim, seda, ün", "duygu ve düşünce", "herhangi bir davranış, tutum karşısında uyanan ruhsal tepki" olarak tanımlanıyor. Ruhsal tepkidir yani ses bir yanıyla, diğer tarafıyla duygu, düşünce. Ki bunların da insanın temelini oluşturan şeyler olduğunu düşünmek gerekir. Düşünceleri ve duygularıdır bir insanı baştan ayağa var eden. O hâlde sesin bu tanımıyla beraber anlamı da büyür, öykülerde tuttuğu yer de.
Saliha’nın hayatı seslerle iç içedir. Günü onlarla geçer. Bütün düşüncelerinde bu sesler vardır. Erkeklerin hırıltılı sesleri, kadınların yumuşak, yaşlıların kart, güzellerin nahif, zenginlerin kibir kokan, acelecilerin bezgin tavırları. Hayat, sesler üzerine kurulu böylece. Mükerrem gibi pek çok arkadaşı artık bunlara dayanamayıp işten çıkmayı, istemedikleri filoloji bölümünden ayrılmayı düşünürken Saliha'nın derdi de başkadır düşünceleri de. O bu işe ek olarak başka birini daha bulup biraz daha para kazanmak arzusundadır.
Seslerin büyülü âleminde bambaşka şeyler yaşanmaktadır. Operatörü arayan bir erkekle evlilik aşamasına gelen de, sapıklar tarafından düzenli olarak rahatsız edilenler de, saati sormak için arayanlar da vardır bunların arasında. Herkes sesiyle var olur öyküde ve bu mevzu önemli bir izleğe dönüşür. Seslerden tanınmaya başlanır insanlar, tanımlanmaya, tanıtılmaya. Saliha’nın dikkati dışarı sürüp giden ‘normal’ hayatta da sesleri takılı kalır. Tramvayda eve giderken gençlerin söyledikleri sözden ziyade ses çeker onu. Sesler sınıflanır, ayrışır. “İnek gibi esniyor.” cümlesi önemini kaybeder.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder