21 Ekim 2012 Pazar

Sinyorita'ya Mektuplar

Sevgili Sinyorita;
Ömrümüz atın dörtnala koşuşu kadar süratle ilerlemekte.
Yaşımız takvimden koparılan her bir yaprakla büyümekte.
Saçlarımızdaki akların sayısı nefes alışımız kadar hızla çoğalmakta.
Hiçbir anı durduramadan yaşlanmaktayız.
Hiçbir saniyeyi geri alamayacak kadar aciziz.
Bu kadar acizliğin içerisinde her şey bizimmiş edasıyla böbürlenmekte insanoğlu.
Hayat; kaçık bir uyku aslında.
Hiçbir zaman onu tutamayacağız.
Hiçbir zaman ona yetişemeyeceğiz.
Hiçbir zaman onun farkına varamayacağız.
Geçen her saniyeye bir anlam yüklemek, geleceğimizi tek bir amaç uğruna feda etmek elimizde.
Yaptığımız bütün davranışlara bir gaye ekleyebiliriz.
Aldığımız her nefesi bir uğurda kullanabiliriz.
Buna karşılık ömrümüzü çürütedebiliriz.
Güneşte eriyen buz kütlesi kadar hızlı geçiyor zaman.
Bedenimiz giderek yaşlanmakta.
Bu yaşlılık bazılarını olgunluğa eriştirirken bazılarını çürütüyor.
İkisini ayıran yapılan müdehalelerdir.
Bakımsız kalan otlar yabanileşmeye mahkûmdur.
Sende hücrelerine kadar kendini kontrol etmezsen yabanileşeceksin.
Yabanileşen otlar çekilip atılır, diğerlerine zarar vermesin diye.
Sende varlığını farketmezsen çekilip atılacaksın.
Diğer insanlarıda zehirlememen adına.
Kendin değerlendiğinde çevrenide yükseltirsin.
Pekçok şey bizim müdehalelerimiz ekseninde gerçekleşiyor.
Kaçırmış olduğumuz uykumuza geri dönelim.
Saçlarımız beyazlaştıkça biz olgunlaşalım.
Nefes alışlarımız yavaşladıkça zihnimiz hızlansın.
Dörtnala koşan atımız bizi birbirimize kavuştursun.
Bu dipnotlar silsilesi noktalansın.
Geçen saniyelerimiz bu yazıyla anlam kazansın.
Gelecek adımızı yüceltsin.


Hayat; denizde dalga gibidir. Bazen yükselirsin, bazen devrilirsin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder