25 Ekim 2012 Perşembe

Mümkânsıza Yolculuk

Mümkânsız.
Mümkün ve imkânsız kelimelerinin birleşimi ve türetilmesiyle oluştu bu kelime.
Mümkün olanın en iyisini elde etmek istiyoruz.
İmkânsız denilen her şeyi muhakkak imkânlar dahilinde yapmak istiyoruz.
Peki bu ikisinin kesişiminden ne çıkar ortaya?
Yeni bir doğuş, yeni bir nefes, yeni bir ses çıkar.
Yeni bir bakış açısı meydana gelir.
Yaşadığımız ortamda genelde iki tiplemede insan vardır.
Bunlardan ilki her şeyi yapabileceğini sananlar sınıfıdır.
Bu guruptakiler kendilerini tiranlaştırmış olup dünyaya gökten bakarlar.
Gözleriyle etraflarını süzerler ancak hiç kendilerine bakmazlar.
Kendilerine baktıklarında büyük bir boşluk görecektirler.
Bu boşluğu kendilerinden değil çevrelerinden bilirler.
Boş insanların bir araya gelmesiyle dolu bir toplum meydana gelmez.
Birey sayısı arttı diye insan sayısı artmaz.
Diğeride elinden hiçbir şey gelmediği için bütün varlığı imkânsız olarak niteleyenlerdir.
Buradakiler bir şeyi başarmak için uğraşmazlar.
Onlar için yapılacak şeyler; yapılmış şeyleri tekrar etmektir.
Yaşantıları belirli kalıpların peşinden gitmektir.
Kendi fikirleri yoktur, kendi duyguları yoktur, kendilerine ait bir şey yoktur.
Onlara ne verilmişse onu yaşarlar.
Bir nevi ezber yapmışlarda onu dile getiriyorlar gibidir.
Sağdan soldan duydukları aşkı yaşarlar, sağdan soldan duydukları şeylere 'doğru' derler.
Sağ ve soldakiler neyse onlarda onların bir parçası olurlar.
Bu olguların tamamını yıkmak istiyorum.
Balyozla bu duvarları yıkmak istiyorum.
Bütün kalıpları ve kalıplaştıranları mümkânsızın içinde eritmek.
Artık yeni bir dünya kurmalıyız.
Baştan inşaa etmeli, her şeyi olması gerektiği gibi yapmalıyız.
Pılımızı pırtımızı toplamalı ve artık bu yola çıkmalıyız.
Mümkânsıza yolculuk için vakit geldi.
Yolcu kalmamalı.

Haydi Abbas; vakit tamam.  
Akşam diyordun, işte oldu akşam. 
[Cahit Sıtkı Tarancı - Abbas]


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder