23 Kasım 2013 Cumartesi

Yağmura Tutulmuş

Sen yağmuru bilmezsin, uzaksın; ben bilirim, yakınım.
Yüzümü her yıkayışında, ona minnet ederim.
Sokağa her çıkışımda yüzümü yıkar ince hatlarıyla.
Bulutların yüzü yumuşaktır, hep gülümser vaziyette.
O yüzünü asmaz asla, karanlık çökmez.
Bulutlu günlerde asla gece olmaz.
O beyaz yanaklarıyla günü korur, geceyi kovar.
Yağmuru biriktirdikçe yanakları şişer.
Bir yağmur olur yağar gökten.
Onu kimse tanımaz, sen dahi tanımaz bakarsın.
Suları kurumak bilmez, kurumaktan uzaktır.
Dünyanın bu yanında gitmekten uzaktır.
Gelip bizim olduğum topraklara yerleşirken,
Sevgisizliğe çokta uzaktır.
Yağmur bereket olduğu kadar sevgidir.
Sevgi gibi çoktur, her damlası ışıktır.
Işık indirir yeryüzüne, ışığa boğar bizi, aydınlatır.
Yıkar bizi, saçlarımızdan süzülürken arındırır.
Kovar gecenin kasvetini, sessizliğini.
Bir gök gürültüsü başlar uzaktan.
Yıldırımlar iner yeryüzüne en uç noktadan.
Niceleri korkar ondan, ben ona koşarım.
Sen saklanırsın ardıma, ben yüzümü ona dönerim.
Sen bilmezsin ne yağmuru ne sonbaharı.
Başkadır bunlar, istediği şeyler başkadır.
Yavaştır önce, sonra hızlanır içimi yıkar.
Devamında bütün kemiklerimi kırar.
Devamında bütün derimi soyar.
Devamında bütün bedenimi yıkar.
Seni canlandırır belki, uzakta olmasaydın.
Sen filizlenirdin, bu kadar çölde olmasaydın.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder