16 Aralık 2012 Pazar

Kâhin'in Gördükleri

Elimi uzatmıştım kâhine.
Bakıyordu uzun mavi damarlarıma.
Beyaz tenimde ırmaklar gibiydi.
Gördükleriyle aydınlanıyordu gözleri.
Kıvılcımlar çakıyordu göz bebeklerinde.
Ateş yayılıyordu çadırına.
Damarlarımdaki kan hızlanmıştı.
Bir alev topu yaklaşıyordu dünyama.
Sis sarmıştı etrafı.
Kaynağını farketmediğimiz bir koku sarmıştı çevreyi.
Ve çekiyor bilinmez beni.
Kendine doğru sinsice.
Kâhin'in gözlerindeydi esrar.
Anlatmalıydı gördüklerini.
Dilden dile dolaşmalıydı söyleyecekleri.
Seni görmüş olmalıydı kıvrımında ellerimin.
Yüzünde açan gülücüklere bakarak.
Hissetmeliydi seni benim damarlarımda.
Ve senfonisini dinlemeliydi kalbimin.
Büründükçe o bilinmezliklere.
Arttı sarsıntılar içinde.
Çağlayanlar dinmiyordu.
Çığlar geliyordu en tepeden.
Zirve yakın görünüyordu.
İçim buz tutuyordu.
Kâhin konuşmalıydı artık.
Olacaklar olmalıydı biran evvel.
Ve döküldü ağzından ilk kelimeler.
Senin düşlerinle başladı cümleler.
Büyüyü bozmuştu kâhin;
'Öyle uzaksın ki.
Beni anlamadığın için, bana öyle uzaksın ki.
Beni görmediğin için, bana öyle uzaksın ki.'
deyivermişti bir çırpıda.
Ve artık kapandı avuçlarım.
Soğuk işlemişti içine.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder