27 Aralık 2013 Cuma

Ateşe Sarıl

insan elini kesen bir şeye neden tutunmak ister ki?
ya da alev alev yanan bir şeye neden sarılmak ister? 

...
denedik, deniyoruz, deneyeceğiz...

c.a.


Bugün parladı gözlerin anlık ateşle, hiç sönmemecesine,
Bugün gülümsedi gözlerin aklımdan silinmemecesine,
Merdivenler boyu aştı gitti,
Uzandı ta göklere,
Yol alıp gitti yukarıda bir yerlere.
Bugün ışıldadı yürüdüğün yollar adımlarınla,
Bir kaldırımdan bir tümseğe kadar seni hissetti,
Kuşlar senin olduğun yere göç etti,
Kelebekler raks etmekte ateşinle.
Ben aciz bir kelebek misali ateşinin çevresindeyim,
Sarhoşluğum sendendir, ben o ateşe varacağım.
Ateş beni yaksa ne çıkar?
Ben ateşten evvel yandıktan sonra, çok önce.
Yanmak için gerekli değil ateş,
Sönmek için gerekli değil su,
Sevmek için yok hiçbir engel, yaratılmamış.
Sen yüzyıllar önce bir demircinin dövdüğü kılıçsın,
Kılıç miras geldi, atalardan sana kadar.
Bana bileniyorsun giderek, bana keskinleşiyorsun,
Kanımı akıtıyorsun her dokunuşunla,
Kanım ateşe damlıyor, 
Ateş kanımı havadayken yalayıp yutuyor.
Sen ateşe dönüşüyorsun, ateşleşiyorsun.
Ateşleşiyorsun, yakmıyorsun.
Ben sana sarılıyorum, bir garip İbrahim oğlu misali.
Ateş beni de yakmıyor; yakan ateş, ateş değil.
Ben ateşe sarılıyorum;
Bu öyle bir ateş ki baştan başa sen.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder