2 Haziran 2014 Pazartesi

Delirirken Alabora Olmak

Bir Kayığın Parçalanışı

       Delirmek isteyip de delirmeyi bir türlü beceremeyen bir insan mümkün müdür, diye sormak isterdim, eğer kendim bunu gerçekleştirmek istemeseydim giderek artan bir tutkuyla. İnsan, bazen ne yaparsa yapsın arzu ettiği şeyin zıtlığına doğru yol alır. Aslında yol da almaz, oraya doğru sürüklenir, şiddeti giderek artan bir suyun içerisinde neredeyse alabora olacak bir kayıkla. İşte betimlemeye bir tuhaflık giriyor tam da bu sırada devreye. Herkes, alabora olmak üzere olan kayığın içerisinde sanıyor beni, kendileri de bazen orada oluyorlar, ancak ben, alabora olmak üzere olan kayığın kendisiyim. Bir kayığım ben, parça parça oluyorum zamanla, cansızlaşıyorum biraz da.
       Ben bir kayığım, kimse de buna itiraz etmiyor. Artık mantıkî ve aklî kanunların da dışına çıktım, ancak bir ayağım körü körüne bunlara bağlı. İki ayağıma da söz geçiremiyorum. Birisi inatla akla bağlı, beriki keçi gibi hayâle. Hakiki-yun/hayali-yun tartışması gibi biraz da, bir garip vak'a.
       İşbu durumun karmaşasında nereye ait olduğumu bilmiyorum. Aslında hiçbir şeye ait olmadığımı biliyorum, ne var ki herkes gibi bende kendimi bir yere ait zannediyorum. İnsan olarak da başımıza ne gelirse bu zanlar yüzünden gelir. Bu zanlar bizi olmadığımız yerlere sürükler. Bazılarının talihi güzel yazılmıştır, onlar hep istedikleri gibi yaşarlar. Bazılarının talihleri ise biraz daha karmaşıktır, onlar talihlerini güzelleştirmek zorunda olanlardır. Belki de bu yüzden müjdelenenler de her dinde ve dilde ve kabilede ve ülkede ve soyda ve ailede onlardır. Bu karmaşanın ortasında ben okkayı çok kaçıranlardanım. Neyle müjdelendiğimi bilmiyorum ancak bu müjdeden de ses seda yok. Kısacası ben, müjdelenip müjdelenmediğini dahi bilmeyenlerdenim. Ben, bilinmezliklerdenim.
       Bir kayığın yolculuğunu anlatmak isterdim. Ben bir kayığım diyorum, her ne kadar Türkiye Türkçesi söz ifadesi bakımından bunu söyleyen 'deli' olarak addedilecek olsa da ben körü körüne deli değilim, oysa 'deli' gibi bunu arzuluyorum. İnsan olarak yazılan talihim çok da güzel değildi sanırım, kayıkken de hiçbir şey düzelmedi. Kısa sürede alabora oldum işte. Ne mutlu ki o kayıkta seyahat edenler ölmeyi becerebildiler belki de, ancak ben parçalarıma ayrıldım. Her bir parçam bu nehirde başka yönlere dağıldı. Parçalarımı bulanların kimisi onları yakıp ısındı, kimisi onlarla başka bir kayık yaptı, kimisi kayboldu, kimisi nehrin derinliklerine indi. Kısacası bu sefer binlerce parçaya ayrılıp binlerce farklı yerde yaşıyorum. Bu, aslında bir parçalanmışlığın şeysidir; deneme (?), anlatı (?), yazı (?) ? Hangisi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder