2 Eylül 2017 Cumartesi

Kış Gülü

Kış gülü büyütüyorum avuçlarımda,
Gözlerim kan çanağı,
Çağa acıyı haykıran Ferhat, feryat figan.
Kim sulayacak gülü benden sonra;
Kurumaya mahkûm,
Ataları gibi.

İnsanoğlu sönmeye meyyâl.

Burçlarında ateş yanmıyor kalenin,
Şehir işgal altında imiş gibi her yer;
İçten içe fethedilen bu yosunlu kent,
Suya hasret kalacak bir gün;
Çün' mecbur arınmaya yabanıllarından.

Kaya ayracı yarar durur ayrılığı yarığından,
Kimse es geçmez eğilen başkası olunca;
Asılı duran bukağıların ağırlığından,
Ölür durur güvercinler ağaç dallarında.

Yola çıkınca bir kez bir gülden bir başkasına,
Güller arasında kalır insan,
Yiten ve yine biten güller,
Kışa rağmen.

Kış gülü solar durur yanaklarında durmadan,
Rengini emer durur damarların uyarmadan.
Göğsünü çek -göğü çek -gördüğünü çek
ve bırak ardına göğün kızıllığını.
Güller koyulmuş gibi kulak artlarına,
Yola koyul ve bakma ardına.
Gülün çağrısını hisset ve başla güne,
Kış gülüne dudaklarını bahşet.

Emer aksatmadan böcekler etindekini,
Ne var kemiklerini dolayan bu evrende;
Masallar biter gider arda ne kalır,
Belleğe yazdıklarından başka.

Sana cevap da verir sorularım.

Sefil düşmüş ve üşümüş asker dört yol ağzında,
Bir kadeh su düşler durur yâr koynunda;
Çölün çağrısı içinde haykırır,
ve çağırır insanı azgınlığına kumların.
Ulu Tanrı insanın göğsünde otağ kurup durur,
Kimse gelmez -kimse gelmez -kimse gel-mez.

Yazgısı bu - insanoğlunun.

Yabancı kalması insanoğlunun insanoğluna,
Yaban çiçeklerinin sarması gibi bahçeyi.
Kökünden söker atar söker atar bekletmeden, o,
Çiçekler Tanrı'dan değilmiş gibi,
Bazı çiçekler Tanrı'danmış gibi:
Bazıları reddedilir durmadan.
Kış gülü, kış gülü,
Yetiştiriyorum avuçlarımda.
Gözlerim kan çanağı,
Rengini, kırmızı-
-Yitiren dudaklarımdan alan.

Haykırdım üç kere:
Kan, kan, kan;
Hayatıma yön veren
ve beni kanlı küvette bulan:
Yan, yan, yan;
Hiç durmadan,
Aşk ateşse eğer;
Yoksa: dön, dön, dön;
Geldiğin yere,
Gelmediğin yerden.

II.9.XVII
JAX

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder