9 Ocak 2017 Pazartesi

Kar Sonatı

Beyaza bürünmüş bu yollarda her şey herkese ölümü hatırlatırken,
Yalnızca ben doğum ânındaki gibi çığlık atıyorum coşkuyla.
Yalnızca ben kendimi buluyorum bu sessizlikte ve berraklıkta,
Aramıza çekilmiş perdelerin arasından sıyrılıp.
Saydam diyeceğim tenine,
Kanının akışını izleyeceğim yeşil damarlarında.
Hayatın içine nasıl yuva yaptığını camsı teninden seyredeceğim.
Bir düşüm var senin için bu kar sonatında,
Hiç söylenmemiş bir şarkı yazacağım sana sözlerim ruhuna dokunduğunda,
Güz kimseyi mutlu etmezken senin doğumunu müjdeleyecek
ve her doğum yeni bir doğumun başlangıcı addedilecek.
Benim çığlığımı benden olanların çığlıkları takip edecek.
Bir hükümranlık sarayında ilerler gibi yol açacağım kendime,
Senin kuytu dediğin her yerinde,
Hazinelerin arasında hiç dokunulmamış olanı bulup çıkaracağım,
Teninin hiç dokunulmayan yerlerini fethederken.
Ben bir fatih gibi gönlünü alacağım baştan ayağa,
Bu kar sonatında sesimiz boşlukta yok olacak.
Geceyi dinledin mi hiç gözlerini kapayıp,
Yoksa bildiklerin yalnızca işittiklerinden mi ibaret;
Sana herkesin bakıp kimsenin görmediği derinliği üfleyeceğim.
Parmaklarının boğumlarına büyüleri,
Avuçiçlerindeki yol çizgilerine bütünleşmişlikleri,
Boynundaki çukurlara sadakati tütsüleyeceğim.
Beyaza bürünmüş bu topraklarda bir ateş yakacağım,
Omuriliğinden başlayacağım söndürmeye içimdeki yangını.
Bana ulaşan her yolun başlangıcında seni görüyorum,
Her düğümün yakınlarında ayak izlerini,
Dört yol ağızlarında senden bir işaret
ve adımımı attığım her yol beni sana götürüyor.
Omuriliğinin başladığı yerden başlıyorum sevmeye seni.

Bittiği yerde karışıyorum sana.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder