8 Ocak 2017 Pazar

Herkes Adını Yaşatıyor ama Varlığını Yaşatamıyor Gidenlerin / Sen Ey Melek

Biz, her ölüm gibi bu zamansız ve erken ölümü,
kim için saklayacağız ve sen ey melek,
yazıyor musun tüm bu olup bitenleri?
Sınırımızda ölen çocukları hangi yakaya gömeceğiz?
Kurtuluşun olduğu bahçeye giden yolları kestiler,
şimdi yalnızca kendi etrafımızda dönüyoruz
ve sen yazıyor musun ey melek,
oku yazdıklarını, biz de bilelim ve eksikleri söyleyelim.
Toprağa düşen kurşunların sayısı fazla çiçeklerden,
su yerine kan akıyor yemyeşil çimenlerin üstüne,
sevgililerden çok ölenler yatıyor;
Biz bu ölümü hangi dilde anlatacağız?
Vurulup düştükçe ayağa kalkma çabamız,
hep yeni bir yarayla sonlanıyor ve yorgunuz,
-yorgunuz herkesin içinde kimseye duyuramadan ölmekten-
ışık hızında yayılıyor damarlarımıza acılar,
bir kaplumbağa gibi işitiyor sesimizi toplum.
Kalk gidelim artık burdan ey melek
veya yazgımızı başka türlü yaz,
yazamıyorsan eğer masumiyetin mezarını kaz.
Her ölüm gibi erken ve zamansız olan bu ölümü,
hangimiz koynumuzda taşıyacağız üşütmeden?
Mevsim kış ve her taraf karla kaplı
ve ben biliyorum ki çocuklar da en az hayvanlar kadar üşür,
düş kurar hepsi birbirinden habersiz ve sebepsiz.
Sıcak bir ocak başında sıcak bir ocak ayı,
savaş hiç uğramasaydı eteklerine evlerin,
seyredecekti herkes karın düşüşünü,
kimseye duyurmadan ve değdirmeden.
Sen ey melek tekrar yaz ne olursun,
metrekareye düşen ölü sayısı hayattakilerden fazla
ve doğanlar çoğalsa da yerini tutmuyor ölenlerin.
-Herkes adını yaşatıyor ama varlığını yaşatamıyor gidenlerin.-

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder