14 Haziran 2016 Salı

Başıboş Yahudi

Vadedilmiş toprakları arıyordum,
Yolunu yitirmiş bir yahudi olarak.
Bir iz, bir anıt, bir kitap peşinde,
Tanrı'nın sözlerini arıyordum.
Üzeyir, dirilip söylediklerini tekrarla bana,
Kapanıp kalmışım bu âna,
Sanki mezarlıklar içinde dolaşıp,
Lâhitlere yatıyorum her gece yana yana.
Vadedilmiş toprakları arıyordum,
Dicle ile Fırat'ın suyu kurumadan önce,
Firavun çıkmadan Mısır'dan,
Musa hiç gelmeden dünyaya,
Bir peygamber olmak istiyordum hayata.
Neresini vadettin ey Tanrım,
Kimse işitmedi sesini
ve kimse bilmedi orasını.
Bilmediğimiz yollara sapıp,
Olmayan geçitlerde kaybolduk
ve yayıldık dünyanın dört bir yanına,
Senin vadinden sapıldı diye.

ve bir gün her şeyden sıyrılmış,
Dolaşıyordum gökyüzünde,
Kurak yeryüzünün üstünde,
Ormanlar ateşle harmanlanmış,
Sular kum deniziyle örtülmüş,
Erkekler kadınlarınca terkedilmişti.
Hiçbir kitapta adı geçmemiş
ve senin hiç dile getirmediğin
Bir büyük mucize doğdu hayatıma
ve buldum tüm tarlaların en bereketlisini
Suların en rahmetlisini,
Toprakların en kabul sevenini
ve buldum senden bir iz ey Tanrım;
Ben bir onu yarattığın gün geldim dünyaya,
Bir de onunla karşılaştığımda
ve ben bir beni yarattığında buldum seni,
Bir de onunla tanıştığımda.

Şimdi başıboş bir yahudi sayılmam artık,
Hesap kitap peşinde koşan,
Bağlanmış dünyaya,
İsa'yı taşlamış, Musa'yı terk etmiş,
Üzeyir'i senden doğurtmuş.
-Şimdi peygamber olmak istemem,-
Bulmuşken onu,
Bulmuşken mucizemi.

Vadedilmiş toprağımsın,
Tanrı'nın asırlık sözü
ve hiç vazgeçmaz Tanrı sözünden,
Ben de senden.

Seni, sen olmadan anlattım,
Kendimi soydan soya atlatarak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder