3 Haziran 2015 Çarşamba

Sunakta Meryem

Bakire Meryem'imsin avuç avuç bekâret sunduğum aralıksız,
Sunağında nice erkeklik yaktım her biri sana armağan,
Yolunu yitirmiş denizcileri ulaştırdıkça sığınmak istedikleri limana,
Hepsine bir pusula verdim yolunu kaybettiklerinde seni işaret eden.

Üzerime kilitlenen kapıların anahtarını bulmak için her dalışımda,
Dibini göremediğim denize, her kırıp döküşümde cam gözleri,
Tepegöz'ün mağarasında her uyanışımda kötü kâbuslardan,
Yalnız bir umulmuşluktur içime düşen göğün sisleri arasından.

Kara bulutların hepsi yağmur taşımaz anladım son nefeste,
Bilmediğim ne varsa aslında hepsi boşlukmuş anladım söyleyince Yaratan,
Kefen dedikleri sadece bir bez parçasıymış ona anlam veren insanmış,
Anladım yine de ne varsa yeryüzünde ben hepsinden katman sıyırarak.

İki kere iki dört eder dediğinde biri veya Ayten eder dediğinde öteki,
Ben yalnızca seni koydum hepsinin yerine, söylemlerin içine,
İşledikçe bakırın üstüne motiflerini usta, yetiştiremediğinde artık çıraklarını,
Hepsinin mirasını ben devraldım tüm nesli tükenenlerin yükünü.

Sunakta Meryem'imsin her gün üzerine adaklar adadığım paha biçilmez,
Gecenin en koyu karanlığı çökmüşken üzerime gözlerimi doğuya dikip beklediğim şafak,
Annesini kaybetmiş ağlayan çocukların hıçkırıklarına karışan yaşlarsın durmak bilmeyen,
Yine sunakta Meryem'imsin benim ruhumu tereddütsüz avuçlarına bıraktığım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder