6 Kasım 2017 Pazartesi

Kirke Büyülü Kupayı Sunarken

Gençken ölmek gibi,
Bir arzu bu.
Kanım buhar oluveriyor.
Parmakuçlarım hissiz.
Gördüğüm bu şey,
Ölüm,
Hangi renk,
Ben seçemiyorum.

Gençken ölmek bir arzudur.

Üşümüşsün dağ eteklerinde.
Kapı kolu kaygan,
Açılmıyor, sana;
Ellerim kavrayamıyor,
Ellerini.

Bu bir yolculuk olsa,
Sana ne getirirdim,
Kendimden başka,
Oysa sen bana yalnızca kendini getirsen,
Yeterdi sonsuza.
Yolculuk ürkütüyor bazen,
Haz verdiği kadar ve yineliyor,
Hazla korku kendini.

Tütünü bitmiş ocakların,
Duman çıkarmıyor bacasından.
İsli baktığım duvarlar.
Kil dökülüyor.
Kalıba girmiyor yüreğim,
Biçimsiz bir taş gibi,
Kırık.

Kadehi bana uzatma,
Ben dudaklarından içmek istiyorum.

Bu sıcak,
Bu sıcak et parçası,
İnanabiliyor musun,
Anlamı hayatın.

Etimin sıcaklığını hissetmeni isterdim.

Düşler ikinci yaşamlarsa*,
Kaç yaşama sahibim ben;
Bir insan,
Ne zaman başkası olur
ve ne zaman döner kendine?

Bazı işaretler soruya değildir.

Sahibim salt istençlere.

Kendine dönemeyen bir benliğim.

Görüyor musun tırnaklarımı,
Bakmadan;
Düşünüyorsun zamanı:
Oysa ben,
Düşünüyorum daima,
Zamansızlığın içinde -seni.

İnsanlar,
Bu göğüsleri etsiz insanlar,
Eti noksan;
Düşünüyorlar yalnızca,
Birleşimini etlerin;
Oysa,
Daha keskin değil mi
ve daha çapraşık
Etsizlik.

Bitsin bu şarkı,
En güzel yerinde.

Soyumu kucağıma alıp,
Bir ağıt,
Gün solarken,
Kapatma perdeleri
ve üstünde yalnızca,
Tül olsun,
Göreyim içini,
Soyunmadan,
Soyulmadan.

Bir Waterhouse tablosu gibi,
Tahtında sen ve baktığın yerde,
Benliğim.
Yokum ben.

İnsan bir biçimse,
Ben biçimsizliğim
ve bu tercih,
Salt benim,
Kimseye sormadan aldığım,
-(ve) sana da-.

Dindiremem yüreğimi.
Ruhum kusar.
Her gün bir başka benlik gibi seni,
Ruhum kusar,
İlelebet hastaymış gibi.

11-5-2017
JAX

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder