12 Mart 2017 Pazar

Uçuşan Tüller

Seni terk ettiğim yerden ve parçalanmışlığın içinden
geçerek bir büyük pencerenin önünde duruyorum ve benden
başka kimse yok içeriyi görmek isteyen bu kapanan
kendine doğru gecede. Tüller uçuşuyor ve seviniyorum
her seferinde onların dalgalanmasına karışarak,
çünkü onlar benimle rüzgar arasında görülmeyen bir bağ,
sözlerimle varlığı mühürleyen derindeki gizil ağ. Arap
kabileleri hiç uğramadı yamacıma veya İngiliz kolonileri
beni yerleşimsiz ve geçimsiz bulduklarından olsa gerek
beni göçebe ve yıkık gördüklerinden olsa gerek. Eski
Türkler'e yakıştırılan konar göçerlerden miyim kalbin
etrafında dolanan ve seni iliklerine kadar işleyen ve her yerinin
sonsuz derinliğine dalıp işlemek isteyen içine ve ardında
yalnızca terk edilmiş dikili taşlar ve söylenmiş sözler bırakan. Bir
avuç kum savur şu narin gökyüzüne benim için ve aç falımızı
kaburgamdan aldığın parçayı ver ve sök içinden beni,
sonra kavuştur tekrar bana, eklemlen ayrıldığın yere yeniden. Du-
raksama gösterme ne olur; zaten yol uzun, zaman dar ve mekân
beni boğar. Sana kimin sözlerini getireyim ötesinden dünyanın
ve kaçıncı kuşağıyım soyumun bilmiyorum ve bilmeden yaşıyorum,
soyumun aşkla mı yoksa sürerliliğin gerçekliğiyle mi karıldığını
anlamaya çalışıp ataların uzun gölgesine sığınıyorum boyu aşan. Kim-
sem yok kendimden başka. Uçuşan tüller ve belleğimde sen. Kim-
sen var mı? Sonsuzluk eskidi ve ben kendimden eksilttim, seni
anabilmek için yeniden. Kimse inanmıyor artık sonsuzluğa.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder