Sen ancak tanrıların rüyası olmalısın sevgilim,
Hayal edilemeyecek ve dokunulamayacak.
Üzüm salkımları üstünde yürür gibi geçiyorsun üstümden
ve ben sana sesleniyorum durmadan:
Koynunda öldür beni!
Koynunda öldür beni
ya da çek git hayatımdan.
Kasıklarında soluyorum hiç durmadan
ve öpüyorum sıcak bulduğum her yerini.
Sesleniyorum sana tanrıların rüyasından:
Koynunda öldür beni!
Koynunda öldür beni
ya da çek git hayatımdan.
Örtünme masal perilerinin üstüne örttüğü ipekten kumaşla,
Ölen böceklerin dokusunu hissediyor musun?
Şeffaf bir tül rüzgârla savruluyor aralıksız
ve yoldan geçiyor bir sevgili çift sevda kahkahalarıyla.
Her şey bizden ve biz var ediyoruz her şeyi.
Sözlerimiz kesişen ve yoluna devam eden doğrular,
Tıpkı dillerimiz gibi.
İşaret parmağın kimi işaret ediyor görmüyorum,
Bu karanlıkta kime sesleniyorsun;
Yüzük parmağının boğumlarından seviyorum seni,
Tırnaklarına varamadan ölüyorum sevinçten.
Haz aralıklarında kapalı kaldım tenin bin dünyaya bedel,
Bir kere sana varmak vaat edilen topraklara bedel.
Hesabını unutmuş bir Yahudi,
Savaşmayı unutmuş bir Türk,
Denizi solumayan bir Romalıyım kapında,
Yine de bir çığlık olup damlıyorum çatına.
Kasıklarından seviyorum seni.
Koynunda öldür beni
ya da çek git hayatımdan.
Kaç çocuk doğurursan bana o kadar çok doğacağım sana,
Her birinde ayrı ayrı damlayacağım sana.
Ilık bir esinti olacağım yazın damına vuran,
Bir sıcak dalga olacağım denizde ayaklarının dibinde duran.
Sen ancak tanrıların duası olmalısın sevgilim
ve bir düş aralığı Harmankaya dağında,
öğütülen hiç durmadan
ve durma sarı-n/l bana
Koynumda doğacaksın yeniden,
Koynunda öleceğim hiç durmadan.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder