11 Ekim 2013 Cuma

Kuru Kavruk Bir Hayat

       Hayat aslında bir köşe kapmaca oyunu. Köşesini bulan orada sürdürüyor yaşamını. Ben hayatım boyunca bana ait bir köşe bulamadım, yaşamım böyle devam etti. Bir yere ait olamadım, yeryüzünde bana ait bir köşe kalmadı işte. Bütün köşeler tutulmuştu. Ben hayatımın sonuna kadar ebe olmaya mahkumdum bu oyunda.
       Hayat aslında bir dönüşümün yaşanabilir kısmı. Herkes herkese dönüşüyor, herkes bir anda herkesleşiyor. Ben dönüşümü tamamlayamadım, bir kozaydım, kelebek olamadım. Kimsede istemedi beni, kozayı hiç kimse sevmez, herkes kelebeğin peşindedir. Oysa kelebek bir zamanlar koza değil miydi? Kozayı niye dışlar şimdi insanlar anlayamadım. Ben kozasını yırtıp çıkamayacak kadar güçsüz bir kelebeğim. Kozanın karanlığında olmaya mahkumum. Dönüşemedim, kalakaldım.
       Hayat aslında bir papatyanın yapraklarında saklıydı. Anlamsızca toprağın bağrından koparılan papatyaların beyaz yaprakları gibiydi ömrüm. Her seferinde bir yaprak ayrıldı bedenimden, şimdi çırılçıplak kaldım. Toprağa kavuştum sonunda tekrar, bu sefer üzerimde hiçbir yaprak yoktu. Toprak bile farklıydı artık, sanki onun bakışı bile değişmişti. Bu kadar çirkinken o bile kabul etmiyordu. Toprak bile eski toprak değildi. Yapraksız papatya olmazmış, anladım, anlatamadım.
       Hayat aslında sulanmayı bekleyen toprağın kuru kavruk tabakası. Su ne kadar uzak durursa susuzluk o kadar artıyor. Giderek çatlıyor öbek öbek, çölleşiyor bir zaman sonra. Tıpkı sevgisizlikten çölleşen insan gibi. Önce dudaklar kurur, sonra beden giderek sertleşir ve balıkların pulları gibi dökülür insanın derisi.
       Hayat aslında hiç inmeyen yağmur tanesi gibidir. İnat etmiştir bir kere, yağmamakta kararlıdır. Yalnızca dolanır durur tepede, kendisini asla göstermez. Üzerine yağacağı bereketli topraklar değildir bunlar, aksine lanetlenmiş topraklardır. O yağmur tanesi hiçbir zaman yere düşmeyecektir. Bulutta istirahatinden memnundur, o bulut onun ait olduğu gerçek yerdir, orada kalacaktır. Ta ki güneş onu kurutup o buluttan ayrı düşürene kadar.
       Hayat aslında ayrılıktır, en çok sevdiğinden, en çok sevdiğin tarafından. En çok sevdiğin ayırır. Hayat ayrılığın yaşanan kısmıdır, ayrılığa kadar olan kısmıdır. Ondan sonrasına hayat denmez. Kimse bilmez. Hiç kimse.

Dipnot: Kurumuş, kavrulmuş, çatlamış bir dudaktan; kurumuş bir ağaca benzeyen hayata dair, kuru bir günden. 
Kuraklıkla geçecek bir ömür için, yakıcı olan o gün.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder