18 Ekim 2013 Cuma

Geminin Akıntısında

       Bir gemi gidiyor solgun denizin ortasında izlerini bırakarak. O geminin içerisinde sen olmalısın, o gemi denizi seviyor. Deniz çok canlı bugün. Balıklar kıpır kıpır vuruyor sahile. Güneşin ülkesine seyahat ediyor olmalı, güvertesinde güneşi taşıyor, güneş kadar yakıcı seni taşıyor. Rıhtımda biriken kalabalıkta bütün gözler gemiyi takip ediyor, gemiyi suyun kaldırma kuvveti değil hasretle bakan gözler taşıyor. Birazdan beyaz dişli köpek balıkları takılacaktır bu geminin peşine. Bütün canavarlar hasretin çocuğudur. Hasret gebedir tüm kötülüklere. Tüm acıların kaynağında var işte; hasret. Gözlerim bu insanların içerisinden seni seçiyor, sen güneşle işaretlenmişsin, güneşle anlaşmış ve onun yerine geçmişsin.
       Vakit geçtikçe buğulanıyordu gözler. Gözleri saklayan ak mendiller. Mendilleri ören ak iplikler. Ak ipliklerin başlangıcında ak kozalar. Ak kozaları toplayan ak eller. Beyazın öyküsüydü bu. Beyazdan maviye doğru bir yolculuk. Bir ağacın dalındaki kozadan denizin derinliklerinde yaşayan bir balığa doğru bir yolculuk. Bu yolculuk ki sonu yok gibi. Senden geçen, en çok seni barındıran, benim kısa bir anını tadabildiğim ve tadını dahi unutamadığım bir yolculuk.
       Geminin arkasında oluşan yeni akıntıda yeşil bir ton gizleniyordu. Kendisini tam olarak göstermekten korkar bir hali vardı, sadece kendisininde orada olduğu bilinsin yeterdi onun için. Biraz utangaç bir yeşildi bu, herkesten korkan ve sadece kendinde var olan bir yeşil. Yeşil gibi bir yeşil, özgün bir yeşil, benim yeşilimdi bu.
       Kadife bir örtü gibi örtüyordu deniz toprağı. Toprağa birikmiş ve toprağın üzerine kümelenmişti. İçerisinde kocaman bir alem vardı. Şimdi kendi rotasında hızla giden bu gemi balıkları selamlıyordu. Uzun uzun öten sirenlerle o buğulu gözlere bir işaret bırakıyordu. Bacasından tüten dumanlar havada kara bulutlar doğuruyor, tüm bu manzara bir daha akıllardan çıkmamacasına kazınıyordu. Bir çiviyle herkes çivi yazısını kullanarak kendi hafızasına kazıyordu tüm bu gördüklerini. Burada toplanan tüm bu insanlar bir gün bir araya gelseler bu manzarayı aynen resmedebilirlerdi. Özlem herkes için ortaktı çünkü, hepsi için aynı derecede dayanılamazdı. Ortak bir dilleri vardı diğer insanlardan ayrıldıkları.
       Bir gemi tüm umutları sürükleyip götürebilir. Peşinden balık sürüleriyle beraber bereketide alıp gidebilir. Bir gemi insanın en sevdiğine yolculukta edebilir. Peşinden kuş sürülerinide getirebilir. Bir geminin akıntısına kapılan soluğu bir adada alabilir, yolunu kaybederse Atlantis'te uyanabilir. Bir akıntıda inatla kulaç atmak gerekiyor, o gemiyi unutmamak. Bir gemide yaşamak gerekiyor aslında, sadece tek bir kişiyle bir geminin içerisinde yolculuğa çıkmak. Özlemi sonsuza dek toprağa gömmek gerekiyor. O gemiyle akıntıda olmak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder