14 Ekim 2013 Pazartesi

Camdan Yansıyan Işık

       Bir ışık yansıyordu uzaktaki bir pencerenin pürüzsüz camından. Işık gözlerimin derinliklerinde sür'atle yol alıyor ve içimde bir yerde karanlık bir yeri aydınlatıyordu. Hisler bir anda canlanıyordu. Güneş ne kadar muazzamdı ki bir anda karanlıkta kalan bu hisleri canlandırmıştı. Batarken dahi olsa kendisini yine göstermişti. 
       Akşam oluyordu yavaş yavaş, güneş kayboluyordu beton blokların ardında. Güneşin batarken yansımasını berrak bir derenin yüzeyinde değil, bu betondan canavarların kendisi kadar yapay camlarında izliyordum. Suyun üzerinde dans eden güneş ışınlarından uzaktaydım, herkes kadar, hemen hemen herkes kadar. Işığın kendisi unutturuyordu bize kendini, yakında bu güneşin yerini de yapay bir güneş alacaktı, olması gereken buydu. Modern yaşamda modernlik ile başlayan bu akım giderek yayılıyor. Yakında geriye hiçbir şey kalamayacak. Güneşi öldürüyoruz, doğacak çocukların hiç tanımadığı bir güneş olacak yakında. En az insanlar kadar sahte bir güneş. Bir zaman gelecek ve takvimler -eğer hala kullanılıyor olursa- 2100'leri gösterdiğinde güneş eski motoloji olarak bahsedilen bir değer olacak ve destanlarda yerini alacak. Güneş bugün sadece batıyor, bir gün doğuşunu kimse göremeyecek.
       Camdan yansıyan ışığın soluşu o kadar içten ki, bir anda bütün çiçeklerin solduğunu düşündüm. Güneşi göremeyen çiçeklerin kahrolduğunu anladım. Sanılanın aksine güneş ışınlarının getirdiği D vitaminleri yüzünden değil de güneşin yüzüne hasret kaldıkları için ölüyordu çiçekler. Aynı dili konuştukları halde anlaşamayan insanların, dillerini hiç bilmedikleri bu çiçekleri anlaması beklenemezdi. Ölen çiçeklerin sorumlusu insanlardı; ölen -modern yaşamın modern çizgisinin gerisinde kalan modernliğin dışındaki- çiçeklerdi. Canlılar familyasında oldukları halde canlılığını unuttuğumuz çiçekler.
       Bir ışık yansıyor uzaktan, gerçek, dokunamadığım ama bildiğim kadar gerçek. O ışık ölüyor şimdi benim gözümün göremediği bir noktada, bir gün ondan mahrum kaldığım için benimde öleceğim gibi. Candan yansıyan ışık, bir gün bir mit olacak, herkesten uzakta. Öleceğiz, o ışığı göremeden, gözlerimizdeki ışık söndüğünde, daha öncesinde gözlerimizin gördüğü ışık söndüğünde. Öleceğiz karanlık bir anda.
       Işık önemlidir insanlık için -insanlar için değil insanlık için-. Zira gözümüzdeki ışık söndüğünde ölüyorduk. Işık, hayatımıza o kadar işlemişti ki karanlık bir dünya düşünülemezdi, karanlık bir güneşin düşünülemediği gibi. Güneşi gözlerimizde taşımalıyız her an, güneşi yaşatmalıyız. Işığın büyüsünde yaşayan insanlık kadar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder