Senin sesini ilk işittiğim an beni saran bir çember vardı. Bu çemberin dışına çıkamadım hiç. Sevgiden bir çemberdi bu, beni bile bile hapsetti. Bu çember ki benden ayrılmadı, sesini her işitişimde daha da güçlendi. Sesin bütün geometrik şekillerin dışında beni kaplayan bir güç. Sen ki beni sesinle yakıyorsun diri diri. Gün oluyor ki sesin beni bade içmiş gibi yapıyor, gün oluyor ki sesin beni zehrine katıyor. Bazen göklere götürüyor seninle beraber, bazen 7 katlı yerin dibinin 8.katına çekiyor. Sesin, daha önce hiç duyulmamış bir ses, bir nefes, bir kafes. İçine gireni dışarı bir daha hiç bırakmayan bir kafes. Sesin, seslerin en sahicisi, en kararlısı, en vurgulusu, en güzel tona sahip olanı, en güzel vurguya sahip olanı, en güzel makama sahip olanı, en güzelin en güzeli, en, en, en.
Senin sesin çağlayanlarda yankılanan bir ses. Senin sesin göğün gürlemesi. Senin sesin piyanonun hafif sesi. Senin sesin yağmurun sesi. Senin sesin muhabbet kuşunun sesi. Senin sesin. ağaçların sesi. Senin sesin rüzgarın sesi. Hep işitir hep dinlerim. Senin sesin her yerde benimle, peşimde. Her şeye salmışsın ki sesini benim peşimi hiç bırakmıyor. Her yerde benle konuşuyor, benle oluyor, benle yürüyor, benle duruyor. Senin sesin bir yudum su, içtikçe susuyorum. Sesin ateşten bir ip. Ben ona dolanıyorum. Sesin ateşten bir zırh. Ben onu giyiniyorum. Sesin, yanan bir kadeh, ben onu elimden bırakmıyorum.
Hadi uyu şimdi, rüyanda seslen bana, sesinle yak yine, sesinle var ol, hep yanımda, hep solumda, her zaman ki yerinde.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder