Dipsiz bir kuyudayım belki.
Hiç bir yanda gördüğüm birisi yok.
Kimsesizliğin dibindeyim belki de.
Kuyunun birindeyim, ıssız ormanlarda.
Su içmek için elini uzatan dahi yok.
Bu kuyularda geceleri çok serin oluyor.
Yukarılardan rüzgarın sesini işitiyorum.
Çok heyecanlı olarak bir yerlere yetişmeye çalışmakta.
Belki mutlu insanlar görmüştür.
Rüzgarda mutluluğun yanına koşuyordur.
Öyle ya, benim olduğum yerde olmamalı.
Yukarılardan bir taş yuvarlandığında bu kuyuya.
Akisleri büyüdüğünde gözümde.
Giderek büyüdükçe suda oluşan çemberleri.
O vakit o taş beni allak bullak ediyor.
Duyduğum tek sesin o olduğunu anlıyorum.
Başka hiçbir ses duyamadan yaşamak bu.
Bilinmez bir odadayım.
Kapatıldığım günden beri buradayım.
Ne bir haber var ne bir yardım.
Ne de elini uzatan var bu kuyuya.
Tutup ellerimden çeken yok yeryüzüne.
Bu kuyudayım ben hep.
Kuytu bir köşede, yapayalnız, çaresiz.
Her yanım yalnızlık, yalnız bırakılmışlık.
Dipsiz kuyunun dibindeyim.
Dibe ulaşmakta mümkünmüş.
Bu kuyununda dibi varmış.
Dibi olmayan, sonu olmayan tek şey acı çekmek.
İnsan o noktaya varınca öğreniyor.
Öğreniyor zamanla varlıktaki bütün gizemleri.
İnsanoğlu neticede, öğreten bulunuyor.
Herkesten öğreniyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder