Âşık Veysel
Bir odanın içinde, bir kadının kucağında, yüreğim var,
Bir fanusun içine hapsolmuş,
Onun kucağında sıcaklığını koruyan,
ve eğer onun eli olmazsa ölmek üzere olan.,
Biçare, parçalanmış ve devasız.
Fanusun rengi yok, renksiz yapılmış,
Rengi, ellerine bırakılmış.
Rengi, ellerine bırakılmış.
Odanın rengi var, en sevdiğim rengi,
Odanın duvarları gözlerinin rengi,
Fanusun gücünü aldığı
Onun ellerini hissetmezse çatlayacak yüreğim
ve paramparça olup odanın duvarlarına dağılacak.
Paramparça olacak yürek, sanki değilmiş gibi.
Kimse bilmez gözlerinin rengini, bir ben bilirim,
O yüzden bir ben bilirim odanın rengini,
Kimse anlamaz neyden bahsettiğimi.
Gözlerinin önünde belli belirsiz bir oda canlanır,
Bir benim gözlerimin alışkın olduğu.
Bir ben seçerim renkleri, bir ben seçerim seni,
Kimse bilmeden, kimse görmeden, kimseye anlatmadan;
Odanın duvarlarında çizdiğin resimler var.
Boy boy tablolarını astım her yere,
Sana dair gördüğüm ne varsa topladım odaya;
Bu oda maziye ait; ne şimdiki zamana ait bir şey var,
Ne de gelecek zamana ait bir işaret taşıyor;
Yalnız geçmişe, yalnız geçene ait,
Çünkü geçmişim içinde seni barındırıyor.
Çünkü geçmişim içinde seni barındırıyor.
Her yerde paletinin izlerini görüyorum,
Evrene renkleri savuran.
Evrene renkleri savuran.
Elin bu odanın her köşesine değmiş,
Senin gibi kokuyor hepsi-renkler-bütün, oradan anlıyorum.
Yüreğim fanusun içinde, bırakırsan kaybolur.
-Bıraktın, kayboldu.-
Duvarlar kana bulandı, fanus tabloları çizdi.
Paletin yere düştü, fırçaların dağıldı.
Sular kurudu, boyalar kurudu, ben kurudum.
Bıraktın, kurudu.
Bir odaya kapandım kaldım, senin olmana izin vermiyorlar.
Bir ben kaldım, sığamazken senle hiçbir yere.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder