30 Kasım 2013 Cumartesi

Çoban Elinde Kavalıyla Delirdi

Gün uzun türküsünü bitirdi
Karlı dallara yürüdü karanlık
Yalnızlık çekilmez bu vakit
Delirdi denizde yosun çayda balık
Gel artık

Gülten Akın


       Eline kavalı almış en güzel müziği ifşa ediyor çoban. Ne hazindir ki bu müziğin dinleyicisi koyunlardır. Bahtiyar olmak ve o müziği duymak için bir koyun olmak gerek imiş. Uzun türküler söylüyor güneş. Türküsü çok uzaktan gelsede sesinin güzelliğini duyuyor insanoğlu. Onun ulaşılmazlığı mesafesinden değildir, yakıcılığındandır. Kimse yanmayı göze alamaz, bu aşk dahi olsa.
       Güneş terk eder insanı, insana güvenmez hiçbir zaman, kimine yüzünü hiç göstermez, kimininse her gün tepesindedir. O da sever insanları, o da görmek ister bazı bazı, bazı insanları. Afrika'nın siyah çocuklarını sever en çok, onların üzerinden hiç ayrılmaz. Güneş terk eder insanı, insan onu terk edince.
       Güneşin terki karın gelişidir. Kar gelir güneşin yerine. Ateş yerini suya bırakır. Ateş yakmıştı, şimdi suda boğulmak vakti der insana. İnsan onun akıntısına karışır, kaybolur gider bir kanalizasyonun hattı içinde. Bir kar tanesi olur, erir gider. Bulutların üzerinden başlar yolculuğa yeryüzüne vardığında artık o erimiştir. İnsanda yok olur böyle. Doğumundan ölümüne doğru erir gider. Kimse hatırlamaz, kimse görmez. Kaybolup gider.
       Yalnızlık, en çok kimsesiz mevsimlerin yoldaşıdır. Mevsimler kimsesizdir, onların sahibi yoktur. Güneş Efendi yüzünü her vakit göstermez, Ay Hanım'da sadece karanlık çökünce teşrif eder. Mevsimler hep yalnızdır, hep birinden mahrumdur. Kış güneşten, yaz soğuktan mahrumdur. Yaz kışı, kış yazı arar. İkisi bir araya gelemez asla. İkisinin bir araya gelmesi, kaybolmasıdır ikisi arasında insanlığın. İnsan seçim yapamaz ikisi arasında, çünkü insan acizdir. En çok sevmeyi bilmez.
       Denizler her mevsimin baş tacıdır. Mevsimler önce denizlere uğrar, sonra gelip gösterir kendini. Su bir an soğur bir an ısınır. O bile karar veremez hangi mevsimde nasıl olacağına. Yaz olunca dondurur, kış olunca yakar. Denizde kararsızdır bizim gibi. Kararsız hâlimiz şimdiyi yaşamamıza engel oluyor.
       Çoban kavalını çalmaya devam ediyor. Eli sürekli kavalın üzerinde dolanıyor. Koyunlar bir çayırdan diğer çayıra geçiyor. Yemyeşil ovalarda hiçbir insanın ayak basmadığı topraklarda hakimiyetini gösteriyor. Ey insanoğlu, senin bile ayak basmadığın o topraklarda bir koyun sürüsü hayat sürüyor. Her yer betonla kaplıyken hâlâ toprak olan bir yer varsa, orası insana ait olmayan tek yerdir. Ne güneş insana aittir, ne de deniz. İnsan sahip olduğunu kirletir. Güzel olan ne varsa insana ait olmayandır. İnsan, köreltmek içindir.
       Derken çobanın kavalı sustu. Güneş Efendi tepenin ardından ayrıldı aramızdan. Ay Hatun çıktı karşımıza. Derken çoban sustu. Koyunlar ayrıldı birbirinden, koparılıp hapsedildiler dört duvara. Delirdi denizden koparılıp akvaryuma hapsedilen balık. Delirdi doğadan koparılıp dört duvara hapsedilen koyun. Delirdi ormandan koparılıp saksıya dikilen çiçekler. Delirdi özgürlüğü elinden alınan insan. Delirdi her ne var ise alemde. Alem oldu bir deliler diyarı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder