Havva'ya;Sen gülmüştün, güller açmıştı gönlümün derinliklerinde.
Bana doğru koşuyordun, rüyalarımda.
Kim sarstı da uyandırdı beni Havva? Hangi ses böldü uykumu bilmem.
Bu ormanın derinliklerinde gene kayboldum ben.
Sürekli kayboluyorum, kaybolmak bana düştü, yolumu şaşırmak.
Sensiz ben nicedir böyle acı çekmekteyim, amansız bir acı.
Burada sarmaşıklar ağaçların beline dolanıyor, benimde boğazıma.
Hepsi sarılıp boğazıma beni boğmak istiyor.
Bende teslim ediyorum kendimi, ama alamıyorlar canımı bir türlü.
Meğer canım benden uçalı çok olmuş, canım canına karışmış.
Bende değil sendeymiş benim canım, alamadılar.
Kalakaldım burada böyle yalnız anlayacağın, kurtarıcımdan uzakta.
Toprağın üzerinde bir sürü dikenler büyüdü.
Hepsi ayaklarıma batıyor artık ve ben yürüyemiyorum.
Hani sorardın, parmaklarında çok iz var diye, şimdi ayaklarımda da varlar.
Artık o kadar yorgunum ki uzanmak istiyorum ıssız bir ağacın dibine.
Üzerimde çimler bitsinler yorgan olarak.
Ölüme yatmak istiyorum Havva, ölmek, bir anda, sertçe, hızlıca.
Bu yorgunluk artık bedenime hapsoldu ve terketmiyor.
Adım atmaktan acizim artık, ayağa kalkmaktan, yaşamaktan.
Ne olur en azından ölüm becerebileceğim bir şey olaydı.
Buraya o kadar yabancıyım ki hiçbir işi beceremiyorum.
Elimden gelen bir iş yok, yapabileceğim bir şey, bir amacım yok.
Burada böyle kapana kısılmış bekliyorum, neyi beklediğimi bilmeden.
Bu kadar yorgunken hiç uyanmak istemiyorum.
Uyku gibi olsa ölüm, onun kadar yavaşça ele geçirse bedenimi.
Bir ağacın dibinde çürüsem zamanla, ağır ağır çürüse bedenim.
Bedeninden çok uzakta çürüse, kemiklerim öyle kalakalsa.
Senden uzakta kemirseler bedenimi.
Etimi yeselerde çoğalsa doğadakiler, büyüseler.
Hayat bulsalar hayatımdan, güçlenseler, yaşasalar.
Yaşamak, sahi nasıldı ki o? Nasıl becerilebilirdi?
Bu kadar dışındayken her şeyin, bu kadar içinde kaldım yabancılığın.
Havva, cananım, canımdan yoksunum gayrı.
Ölüm gelsin artık misafirim olsun.
Yabancıyken dünyaya, hasretim uykuya, seninle olamamak var ya sonunda.
IV
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder