Ve cinnetin sesi yüzümü kamçılıyor: bir baykuş kahkahası, bir kobra ıslığı...
Karanlıklardayım...
Ve uzaklardasın.
Cemil Meriç
Uzaktan bir baykuşun sesi geliyor.
Beni lanetliyen bir ses gibi.
Senin olmadığını haykırıyor sanki.
Filmlerdeki o kötü kahkahalar gibi.
İçimi ürpertmeye yetiyor.
Beni sensizliğin korkusu altında bırakmaya.
Enkaz altında yalnız kalmış gibi hissediyorum.
Baykuş gözümün önünde.
Kahkahası çınlarken kulaklarımda.
Giderek yerleşirken hafızama.
Derin bir ormanın köşesinden gelir gibi.
Önce yavaş yavaş, sonra daha yakın.
Ve giderek bana yaklaşan.
Kanat seslerini duyar gibiyim.
Bana uçuyor, yaklaşıyor.
Pençeleriyle beni yakalayıp o ormana götürecek.
Sensizliğin, sen girmeyen ormanına.
Beni de kahkahalarıyla boğacak.
Kim bilir benden önce kaç insanı boğdu?
Kaç yalnızı parçaladı, kim bilir?
Bende o kervana ekleneceğim zamanla.
Kahkahasında kaybolup gideceğim.
Hür olan bir baykuşun.
Bütün seslerden ayırt edilen kahkasıyla.
Karanlıklardayım.
Baykuşun pençelerine esir düşmüş.
Nereye götürürse gitme mecburiyetinde.
Ormanda ücra bir köşede.
Onun o gözleri benim üzerimde.
Delici bakışları var baykuşun.
Sensizliktir işte bu baykuş.
Yanımda ve üzerimde daima o var.
Hissettiriyor yokluğunu kahkahalarıyla.
Beni delip geçen bakışlarıyla, seni andıran.
Gelde artık sustur şu baykuşu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder