Dolanıyor parmaklarıma.
Uzaktan bir kuş sesi geliyor kulaklarıma.
O kuş ki, Anka olsa gerek.
Dinler dururum kıpırdamadan.
Kahvemizin taneleri gelir Ekvator'dan.
Sen tadasın diye en baştan.
Porselenleri işlenmiş İznik'ten.
Yaldızlarla donatılmış her yandan.
Sen dokunasın diye en baştan.
Çikolatamız daha güneyden.
Tadını hissedelim diye her yandan.
Yudumlamaya başla kahveni.
Kurtulsun açlığından bütün hücrelerin.
Canlansın artık göz bebeklerin.
Gölgelendirip dursun resmi ellerin.
Dudaklarım hareketsiz kalır öyle.
Eylemsizlik içindeyim böyle.
Kazağım sökülür mü ki acaba.
İlmekleri atılmış aslında kördüğüm.
Çözülse olur ilginç bir düğüm.
Kalemim buluşur beyaz sayfalarla.
Siyah bir resim çıkar ortaya.
Kalın çizgilerle belirginleşmiş.
Altın sözlerle ölümsüzleşmiş.
Vakit altın tozundan.
Saf metalin ışıltısından.
Neden bu kadar hızlı?
Hızlı olmasa anlamazdık değerini.
Değeri olanlar ölümsüzdür.
O yaşatılır en derinlerde.
Gün bitmemeli aslında.
Batan güneşe lanetler okunmalı.
Vakti ihbar eden saatler kâhrolmalı.
Ve uğuldayan kargalar susmalı.
Zaman geçiyor işte.
Elde avuçta yok bir şey.
Çünkü hiçbir şey ele avuca sığacak gibi değil.
Zaman ve mekân ölümsüz.
Hayat bulan farklılaşmalar.
Gün bitti.
Ölümsüzleşerek.
Akşam oldu.
Vakit geldi.
Saat tıngırdadı.
Gece 12'de 12 kez.
Gong sesleri çok yakında.
Günlüğüme Karalamalar;
22.12.2012 Bir Cumartesi Akşamı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder