Koşuyorsun yeşil ağaçlara.
Yarışır gibisin gölgenle.
Ve adım adım hızlanıyorsun.
Yaklaştıkça hedefe.
Saldırıyorsun buğdaylara.
Tanecikleri dökülüyor yerlere.
Sararmış güneşten tenleri.
Her bir başak yükselmiş yükseğe.
Boynunu uzatmış ileri.
Tel tel ayırt ediliyor hepsi.
Ve elinde bir orak.
Biçiyorsun onları.
Buğday tarlasında geziyorsun işte.
Her bir tele dokunuyorsun.
Çekiyorsun onun kokusunu içine.
Ve bırakıyorsun mor yazmanı rüzgara.
Esir düşüyorsun buğdaya.
Bu bir buğday sevgisi olsa gerek.
Bir korkuluk dikilmiş ortasına tarlanın.
Uzakta tutar düşmanları.
Toplar dostları çevresinde.
Yakınlık erdemine ulaşanlar dolanır etrafında.
Yazın sıcağı tepende.
Kavurur geçer ahenkle.
Tenin döner buğdaya.
Onun gibi kızıl bir renge.
Hiçbir esinti yok havada.
Anlaşmış bütün hava durumu.
Uzak duruyor tarladan.
Ve yalnız başına orada.
Kısıp gidilen bir ses.
Giderek azalıyor nâmesi.
Ve duyulan fısıltısı sessizliğin.
O ağacın altına oturda soluklan.
Gün bitiyor.
Güneş batıyor ardında tepelerin.
Buğday Tarlası dinlenmeye çekiliyor.
Mor yazma dolanıyor ağacın dallarına.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder