19 Ekim 2012 Cuma

Hokkabaz

Üzerinde bulunduğumuz betonarma yapı sahne gibi geliyor.
Hokkabazlık numaraları sergilenmeye başlıyor.
Havada toplar yerine ayaküstü binbir yalan çevriliyor.
Ellerdeki kırbaç insanları kamçılıyor.
Dillerden bal yerine zehr-i zakkum damlıyor.
İnsanların ağızları sulanıyor.
Numaralar insanları etkilemek için sergileniyor.
Oysa insanlar hipnotize olalı yüzyıllar olmaktaydı.
İnsanlık tarihteki hokkabazlıkların bir bütünüydü.
İnsanlık tarihi kadar uzundur hokkabazlığın tarihi.
Oyunlar hep sergilendi.
Aldanışlarla beraber geldi zaferler, buhranlar.
Elleri hızlı hareket edenler çaldı.
Dilleri kıvrak olanlar çeldi.
Geriye sadece bir yığın seyirci kaldı.
Oynanan oyunun farkına varamamış.
Farkına varamadığı için oyunu büyülü bulmuş.
Büyülü bulduğu için hokkabazı gözünde yüceleştirmiş.
Kelimeler bir hokkabazın ağzında farklıdır.
Kelimeler ondan iğrenirken, o; kelimelerle güçlenir.
Adeta onu besler, büyütür.
İnsanlar anlayamadıkları şeyleri doğaüstü olarak nitelemeye alışıktır.
Bilmedikleri şeyleri gördüklerinde mucize demeye hazırlıklıdır.
Alışkanlıklarını değiştirmediğin sürece hükmetmek elindedir.
İnsanların istedikleri sadece budur; gösteri.
Sıkı bir oyun.
Çılgınlar gibi alkışlarlar.
Deliler gibi bağırırlar.
Ve sonunda hep dünyayı yönettiklerini düşünürler.
Ve her şeye rağmen bunu söylerler.
Hayır.
Dünya hokkabazların, sergilemekte oldukları bir oyundan başka bir şey değil.
Olmadı. Olmamıştır. Olmayabilir.

O ki Hokkabaz, dili kıvrak bir kamçı gibi,
Sözleri petekden damlayan bal kadar tatlı.
O ki Hokkabaz, gözleri bedenleri delecek gibi,
Zihni dünyayı yönetmek için kurgulanmış.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder