Çemberin ucu var mıdır?
Cevabı olmayan bir sorudan başladım yazmaya.
Cevaplayamadığımız ne kadar çok şeyin olduğunu anlatmaktır emelim.
Sorularımızı bildiğimiz için değilde öyle olduğunu düşündüğümüz için cevaplarız.
Ne kadar çok şeyin cevabını bilmiyoruz değil mi?
Ağaçlar neden kırmızı, mavi, değilde yeşildir?
Dünyayı neden yıldızlar değilde güneş aydınlatır?
İnsan neden birine aşık olmak zorundadır?
Havayı neden göremiyoruz?
Su neden bizi rahatlatır?
Sorular uzayıp gidebilmekte, ama cevaplarımız giderek tükenmekte.
Hiçbirinin cevabını bilmediğimiz halde kendi yargılarımızı doğru cevap olarak anlatırız.
Ve bunu herkesin doğru olarak kabul etmesini bekleriz.
İnsanoğlunun temel sorunlarından biride budur belki.
Kendi yaptığın, en doğru olandır.
Kendi cevabın, en mükemmel cevaptır.
Kendi isteğin, herkesin isteğidir.
Kendi davranışın, herkesin yapmak istediği davranıştır.
Bazı insanları bencillikle suçlarız, cimrilikle suçlarız, merhametsiz olmakla suçlarız.
Peki ya bizler?
Bizler bu insan sınıflarının neresindeyiz?
Aramızda uzatılan bir eli geri çevirmeyen kaç kişi var?
Bizler mükemmelsek eğer, neden bu kadar karmaşık bir dünya söz konusu?
Hiç kimse mükemmel değil, herkes mükemmellik taklidi yapıyor.
Hiçbir kimse hiçbir şeye sahip değil, herkes sahiplik taklidi yapıyor.
Hiç kimse kendine özgü değil, herkes farklıymış taklidi yapıyor.
Çemberin ucu gibi yaşantımız.
İspatlanamaz, saptanamaz, elle tutulup gözle görülemez.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder