29 Ocak 2015 Perşembe

Katharine'e: Toskana'da

       Yeşil örtü serilmiş bu topraklar bir çölün kavuruculuğunu taşıyor hâlâ. İnsan olduğu yerde midir yoksa düşündüğü yerde mi? Bedenim Toskana'da ruhum Uweida'da. Bedenimin elleri yanıklar içinde ve bir hemşirenin avuçlarında, ruhumun uzantıları bir su mağarasının içinde ellerinin içinde, hangisi gerçek ve ben hangisiyim; ruhumu bedenimden ayırıp yanında olmak isterdim Katharine.
       İngiliz bir hastaysan bedeninin nerede olduğunun bir önemi yok Katharine, parça parça yeryüzünün her yerindesindir. Bir yağmur gibiyim ve hücrelerim gökten dünyanın her kıyı köşesine yağıyor, ben her yerdeyim ama hiçbir yerde kendim olduğumu hissetmiyorum. Sadece hücrelerden var olan bir beden.
       Bu harabe hastahane binası, duvarlarında çiçek motiflerinden küçük şapelindeki ve arka bahçedeki İsa heykellerine kadar her yerde süregelen bu sessizlik yalnızca beni geriye götürmeye, en geçmişe ulaştırmaya ve zihnimde senle dolu bir dünya oluşturmaya yarıyor. Ne içinde bulunduğum zamana ait olabiliyorum ne de geçmişle yüzleşip orada kalabiliyorum, gelecek denen zaman dilimi ise zaten bir su mağarasında hapsolmuştu, öyleyse ben hangi zamanın insanıyım ve hangi zaman dilimi beni anlamaya yardımcı olur ve cümlelerimi hangi zaman çekiminde kurmalıyım Katharine, yalnızca seni ifade eden bir zaman yok mu, susuz sonsuzluğumuzun ötesinde? Ben zamana susadım, bana birazcık geçmiş gerek, bir tutam vakit gerek, her şeyi yeniden kurabilmem için.
       Toskana'nın güneşi insanların üzerine umut saçıyor, heyecan, gelecek, hayat. Ben yatağıma görünmez zincirlerle bağlıyım, bedenim kömür karası ve insan içine çıkamam, insanlar da zaten benim olduğum yere gelmez. Tenlerin ötesinde bir insan kavramı gözükmüyor, bedenin içinde hapsolmuş ruhlardan başka bir can hissedilmiyor, hayatın içindeyken ölüm kavranamıyor ve ölüm ânında geriye dönülemediği gibi sen olmadan da âşk anlamlanamıyor Katharine, tüm bildiğim şarkılar ölüyor, unutuyorum hepsini.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder