14 Ocak 2015 Çarşamba

İpek'e Mektuplar

İpek neden hiçbir şeyi anlamıyor ve sana olan sevgimin neden olduğu o büyük kıskançlığın bana bunca şeyi yaptırdığını anlayamamanı anlayamıyorum ve senin bile beni anlamaman ve bu konuda sorgulaman bende daha önce hiç kimsenin açmadığı büyük yaralar açıyor. Mutluluğu mutlu olduğum ânlardan çok mutlu olduğumu düşündüğüm vakitleri düşünürken keşfediyorum ve o zamanlarda yanımda yalnızca sen oluyorsun, senin varlığın benim için mutlululuğun ta kendisi İpek. Ne siyasal İslamcılar'ın söyledikleri ve ne de Sunay Zaim ile Z. Demirkol'un söyledikleri benim üzerimde hiçbir tesir oluşturmadı ve bunu sen de biliyorsun ve bunu bildiğin hâlde benim Lacivert'i kıskandığımı da yok sayıp sonsuza dek sürecek olan o yalnızlık ve yalnızlıktan çok kesif bir İpek'sizlik içinde beni bırakıyorsun ve ben İpek, neden o trene gelmediğini, Frankfurt'ta güzel geçecek günlerimizi, belki özlemini duyduğun çocuğu, bir gece vakti önce sinemaya gidip sonra tatlı yiyeceğimiz dükkânları, seni gezdireceğim parkları düşünürken bunları neden reddettiğini anlayamıyorum. Âşk için geldiğim o Kars şehrinde istediğim gibi âşkı da bulmuş ve senin o hiçbir şeye değişmeyeceğim ve görkemiyle herkesi etkisi altına alan güzelliğin karşısında ben yalnızca bir şâirden başkası değildim ve hayatımı yalnızca seninle mutlu vakitler geçirebileceğimiz günlere adamışken bu yalnızlık duygusu, bu dibini göremediğim mutsuzluk, bu hüsran nöbetleri beni hiç bilmediğim ve acısıyla kıvrandığım ânlara sürüklüyor. Sana hayatımdan kimseyi anlatmamam -belki birileri bir parça annemi anlattığımı hatırlayacaktır ama onun da silik bir gölgeden daha koyu olmadığını da yine o kimseler düşündüğünde farkedecektir ve sonunda benim burada doğruyu söylediğimi en içten dilekleriyle belirteceklerdir- aslında biraz da hayatımda kimse olmamasıyla birlikte senin herkesin yerini karşılayacağın anlamına da geliyordu. Öyle ki İpek, sen benim için tüm insanlığın minimalize edilmiş hâliydin, âşkın vücut bulduğu beden, şiirleri getiren ilham perisi, bir şehri adım adım yürümeme neden olup mutluluğu aradığım kadındın. İpek sen benim için o küçük şehrin içinde kocaman bir dünyaydın -bu dünyadan çok daha kocaman bir dünyaydın İpek, öyle ki dünya içinde dünya demektir bu-. Frankfurt'ta katıldığım şiir gecelerinde okuduğum şiirler, bir kahvede veya dönercide otururken kendi kendime kurduğum hayâller, sana yazıp yazıp yollamadığım -yollayamadığım?- mektuplar, hepsi ama hepsi içimde giderek büyük bir yer edindi. O kahrolasıca Lacivert ve onun yine o lanetlenicesice arkadaşları hiçbir anlam ifade etmiyorlar, senin için de edemezler ve ben onların silinip gitmesine neden olmaktan başka bir şey yapmadım. İpek, bir gün kafamdan vurularak ölürsem bil ki kafama değen mermi aslında içimde seni taşıyan bir noktaya temas etmiştir ve emin ol ki ben o mermiyi bile senin izlerinin olduğu bir yere değdiği için kıskanırım. Anlıyor musun beni İpek, hayat yalnızca seni sevmemden ibaret, tüm şehirler de, şiirim de. 6 uçlu kar tanemin her köşesine bir şiirimi ve hayatımı inşa ederken tam merkezine de seni koydum İpek, bil ve her şeyin merkezinde olduğunu farket zira sen benim için etrafında döndüğüm ve çekimine kapılıp yörüngesi olduğum bir kuvvetsin. Senin etrafında dolanıyorum ve bir kar tanesi olup dilinin ucuna konuyorum, bazen omuzlarına, göğsüne, gerdanına, saçlarına ve o koyu gözlerine, odamızın camına ve İpek, yalnızca sen varsın ve sen olacaksın, sonsuza dek.
Abdullahka
#Kar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder