13 Ocak 2015 Salı

Bir Kış Sabahı

Soğuk bir kış sabahıydı,
Henüz demlenmemişti çay,
Ellerin kor gibiydi.
Ölmüştü laleler, can çekişerek.

Hüzünlü bir kış sabahıydı,
Yalnızlık doldurmuştu göğsümü,
İçimde savaşan kafileler yok olmaya yüz tutmuş,
Giderek mahvetmişti kendini, gülerek.

Buruk bir kış sabahıydı,
Titriyordum, titremek yetmez miydi?
Titrerken başımı avuçlarım arasına alamamak,
Bazen tutkunluk da yetiyordu.

Çarpılmış bir kış sabahıydı,
Soğuktu tenim kıştan daha çok.
Örülen tüm ağlar bir bir bozulmuş,
Tüm kuşlar ülkeyi terk etmişti.

Leyleksiz bir kış sabahıydı,
Henüz tuğlalarla şiirler inşa edilmeden,
Kurtla kuzu arkadaşlık etmeden,
Sevgili, sevgiyi ezmeden çok önceydi.

Görkemli bir kış sabahıydı,
Beyazdan daha beyaz bir örtü,
Nasıl görkemli olmazdı?
Görkemin anlamını unutalı çok olmuştu.

Hoşsohbet bir kış sabahıydı,
Merhaba, ben de varım diyordu kış,
Unuttun mu, benim kucağıma doğdun,
En güzel örtümle örttüm yatağını.

Çırpınan bir kış sabahıydı,
Beşiğimin başköşesindeki nazar boncuğu,
Bir de dünya kadar kara deriye sarınmış muska,
Koruyordu belki de beni, büyümekten.

Ölen bir kış sabahıydı,
Yaklaşıyordu kardan adam,
Başını yaslayıp üflüyordu nefesini,
Antartika'dan getirdiği taze nefes.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder