1 Şubat 2015 Pazar

Adem'den Havva'sına XXVIII

Havva'ya;
Ölgün bir kış hüküm sürdü Havva, ruhumda dirilen şeyler bedeninden uzak olduğu için tekrar öldü.
Baharın gelmesi için kış gerekliyse eğer o zaman neden kışa gülümsemiyoruz?
Ben mevsimlerden kışım Havva, kar beyaz bir ölüm olmayı dilerim, öldürmekten çok ölmeyi.
Ne börtü böcek vardır ayakuçlarımda dolaşan ne de bitkiler vardır yolumu kesip beni tutan, yalnızca yokluk vardır, kendisini farkettiren.
Bugün daha bir kış gibi geliyor bana, kış giderek koyultuyor kendisini; daha derine, durma daha derine, diyor bana, derinlere inmekten daima memnun.
Bir kış sabahında uyansaydık seninle beraber, sen mi daha aydınlıksın yoksa kar mı, derdim sana.
Karlı bir günün sabahında uyansaydık eğer, sen mi ışığı yansıtıyorsun kar mı, diye sorardım sana.
Dünyaya beyaz çarşafın serildiği bir sabah uyansaydık senle, hanginiz hanginizin aslısınız, demek isterdim sana.
Havva, kış ölüm değil, hayır ve ben bir kış sabahı doğdum, ancak kış sever beni, belki yalnızlıktan.
Bir de her şeye fısıldamak isterdim bu gerçeği; dünya, yalnızca bir sürgün yeri, fazlası değil.
Bu mevsimlerin ölü ilan edileni, bu  yılın donuklukla suçlananı, bu zamanın en yavaş olduğu dönem; yalnızca tatlı bir uykuyu müjdeler.
Uyumak istiyorum yaprakları dökülmüş ve benim kadar çıplak kalmış bir ağacın eteklerinde, hiçbir sesin olmadığı ve uykunun ağır ağır gelip tatlı bir ânda içime sızdığı vakit.
O kadar çok üşüyorum ki içimde yangınlar meydana geldi; üşümek benim için yanmak demek, bu da benim yanışım.
İçim buz tuttu ama bil isterim Havva, ne kıştan ne soğuktan ne de kardan, yalnızca ve yalnızca yokluğundan.
Bir mevsimin gelişi bir başkasının sonu, neden hiçbiri iç içe geçemiyor, sen yaz mısın ben de kış, kavuşamıyoruz birbirimize Havva, niye böylesine ayrıksı duruyoruz?
Dünyanın güneşe en uzak olduğu nokta ben, en yakın olduğu nokta sen gibi: benim içimde sonsuz bir üşüyüş, seninse bir yangın, birbirimize yaklaşsak yokluk.
İlkbaharla sonbahar, aramıza giren o korkunç nöbetçiler; bizi birbirimizden hassas bir şekilde uzak tutuyor, benden soğukluğu senden sıcaklığı alıyor.
Bahar ölüm demektir benim için Havva, senden ayrılış demektir; yazla kışın arasına giren düşman demektir; âşıkla sevgili arasına giren rakip demektir; dudakları birbirinden ayıran yasaklar demektir; cenneti cehenneme çeviren şeytan demektir, buna sebebiyet veren; bu sürgün yeri bahar demektir Havva, o yüzden en çok bahar hüküm sürer bu topraklarda.
Baharı sevecektir herkes Havva, ona medhiyeler düzeceklerdir, ona hayat diyeceklerdir, yazla kışı birbirinden ayırışlarını bilmeyeceklerdir.
Yeter cânân yeter, ben kışım ve bu ölüm demektir ve ölüler daima suskundur; Havva ben bir kış çiçeğiyim, giderek solan, kış çiçeklerini solduran bahar geliyor.

Kardan bir elbise dik kendine ve beyaz çarşaflar üzerinde gel yanıma.
XXVIII

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder