Havva'ya;İçimde kökenine inemediğim bir korku var, sadece korku, başka hiçbir kelimeyi yanına koyamam.
Sebepsiz korkular nedeni sonra anlaşılan felaketlere götürür insanı Havva, tıpkı herhangi bir konuda en uç noktadayken her şeyin tam tersine dönmesi gibi; güneşle ayın ayrıksı tutulmaları gibi.
Hayvanlar görüyorum ve her biri bir başka mucizeyi bana fısıldıyor; kimileri soluksuz denizin altında kimileri ise konmaksızın tepemde, kimileri dünyayı kuşatır bir ânda kimileri ise iki adım mesafeyi günler sonra alır.
Hepsinin ötesinde bir başka buluş vardır Havva, işte onların dünyasına tanık olmak da biraz izler taşır.
Bugün bukalemunlar gördüm, her biri bulundukları ortama göre derilerini değiştiriyor, onlara yaklaştım, çok yanaştım, uzaklaştılar benden Havva.
Ağaçlarda, toprak üzerinde, çiçek saplarında olurken neden benden kaçtılar?
Çok düşündüm Havva, belki de benim gibi olamayacakları içindir; benim derimle kuşanmaya dayanamazlardı zira insan olmak ve bu deriyi taşımak acıların en büyüklerinden birisi.
Böyle bir acıyı çekemeyecek oluşlarından belki de benden kaçışları, belki de senin olmayışından.
Sen yoksun diye tüm yaratılmışlarından benden kaçtığını düşünmüşlüğüm çoktur Havva.
Ne temiz bir soluk getiren rüzgâr ne de ıslaklığı gideren güneş, hiçbir zaman hiçbir varlık bir şeyi tam olarak karşılayamıyor.
Yaratılmış olanların her birine bir nişan verilmiş ve hepsi bununla kendisini ortaya koyuyor; kısacası her yaratılana özgü bir işaret var Havva ve ben çok düşündüm benim nişanımın ne olduğu konusunda ama cevaplayamadım.
Balıklar da yüzüyor bir bakıma benim gibi, keçiler de koşuyor, kaplumbağalar yürüyor, papağanlar konuşup ağaçlar donmuşçasına kaskatı kesiliyor, o halde benim farkımın ne olduğu konusunda bir yere varamıyorum.
Tam da bu noktada sen başlıyorsun Havva, senin başlangıcın tüm yaratılanların özünden çıkıyor ve ben onu keşfediyorum ânbeân.
Âşk diyorum, benim nişanım, ebedî nişanım, ezelî de olan; âşk olmalı bana işaret eden, beni her şeyden ama her şeyden ayıran ve gözleri üzerime çeken.
Kalbim âşk diyor dilimden Havva çıkıyor; dilim Havva derken kalbim göğsümü yarıyor.
Ey benim nişanım Havva, ben işaretimi kaybettim tek solukta, tek lokmada, zamanı geri alamıyorum, seni de tutup tenime nişan diye takıp dolaşamıyorum; yaşayamıyorum.
Kelimelerim yalnızca seni yazmaya yarıyor, ötesi elimden gelmiyor.
Havva, diyorum ve bukalemunlar gibi kabuk değiştirip toprağa karışıyorum, her gün biraz daha; yokluğunla kayboluyorum.
Kalbim âşk diyor dilimden Havva çıkıyor, yokluğunla kayboluyorum.
XXIX
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder