12 Ekim 2014 Pazar

Adem'den Havva'sına XXVI

Havva'ya;
Çırılçıplağım, cennetle vedalaşırken bıraktım üzerimde ne varsa, zaten yarı-çıplaktım.
Cennet, özler mi beni; benim cennetle özlediğim gibi seni?
Yeşil damarlarımın yolunu şaşırıp kalbime değil de sana yönelmesi gibi,
Ruhumun bedenimi terkedip bedeninde kendine bir yer bulması gibi,
Beyaz tenimin aklığını yitirip ânbeân senin aklığına dahil olması gibi,
Kutbumsun benim biraz da içimde barındırdığım.
Sen ki bedenimin üzerinde örtüm, aklımın çevresinde çeperim, kalbimin etrafında ağ, el ayalarımda yazılı olan rakamlarım gibisin.
Çıplaklığımı bırakıyorum geride, giyindiğim her örtü beni biraz daha aciz kılıyor.
Oysa ben çıplaklığında varlığını bulandım, giyinmekle cezalandırıldım.
Niçin gece de giyinmeye muhtaç bırakıldık Havva, oysa biz bile birbirimizi göremezken kimden saklanıyoruz?
Bu hayat, hayvanlar, bitkiler; neden hepsinden saklanıyoruz, hâlimizi anlayan neden bulunmuyor; çok mu zor insanın omuzlarında daha önce taşımadığı bir yükü bilinmeyen zamanlar boyunca taşıması; cezalandırılan sadece insan mı?
Rüyâlarımda da artık giyiniğim, ağaçlar kabuk bağlayıp giyindi, kaplumbağalar içine gömüldü, ayılar postuna büründü, herkes bir şekilde örtündü kendi bildiğince, kendine bildirildiğince.
Bedenimizi sakladığımız gibi de saklayabilseydik günahımızı, kapatabilseydik karanlık bir odaya gözükmeseydi; unuttum, cennette karanlığın olmayışını, olsa da her şeyi bilenden hiçbir şeyin saklanamayacağını.
Aydınlıkta saklanmak istiyorum, güneşin tepemde olduğu o ânda, doğunun doğusundan batının batısına, kuzeyin soğukluğundan güneyin buzulluğuna.
Saklanmak istiyorum Havva, beni kanatlarının arasında uyutur musun; yanaklarımda ak parmak uçların.
Uyursam bulamazlar beni, uykumda da gizlenirim, rüyâlarımı da örterim, sessizce çekip giderim bilineceğim her yerden.
Sonunda benim hayalimi dahi bulamazlar, cismim gibi içimden de soyutlanırım.

Günü örtmek istiyorum geceyle, Havva, üzerime örttüğüm örtü ol, ruhumu sakladığım beden.
XXVI

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder