Tenim kuraklıktan kavruluyor. Hiçbir dudak değmiyor göz bebeklerime. Sözler kulaklarıma ulaşamadan havada kayboluyor. Sesim çıkmıyor. Suskunluklar daha bir fazlalaştı sanki.
Kıymetlimiz kayboldu. Bir yağmur damlasıydı, okyanusa karıştı, yitip gitti, yiterken bile büyüyerek. Kıymet verilen ne varsa zamanla kıymetinin üzerinde bir yer edinir kendine, bazı miraslar hiç ulaşılamadan nesilden nesile aktarılır, genetiğe kazınmıştır gizi, süregider.
Şimdi yağmurlar başladı. Sıklaştı. Yağmur, benim için karın habercisidir. O içimi temizleyen beyaz örtünün. Üzerime yağdığında içimde bir yerlere de muhakkak ulaşan. Söylesene Sinek Valesi, ellerin neden kardan daha beyaz? Oysa karın rengi ne güzel, tertemiz, hiç bilmediğimiz bir gökyüzü gibi; yeryüzüne aksetmiş. Kara toprağı hiç bu kadar sevimli görmemiştim, sanki kar gelecek diye daha bir sevinçli. Söylesene kar, bir ben olamam sanırım seni böylesine seven?
Kar, seni uzun uzun anlatmak istiyorum lakin yetmiyorum bunun için, yetemiyorum. Yetkinliklerimi yitirdim. Sussaydım hâlâ vakit varken veya hiç başlamasaydım... Artık çok geç. Kelimeler bir kez döküldü mü ağızdan artık kırık dökük düşmeye devam ediyor. Kalelerim düşüyor. Fikirlerim ortalığa saçıyor. Yeri göğü düşüncelerim sardı. Kaçış yollarını filozoflar tuttu. Tutsağım bu kurak vadide, fikirlerimizi kim böylesine tüketti?
Sinek Valesi, bir adın anlamını bilmeden de ona ulaşılabilir mi? Bir yüze bakarak isme varılıp sadece seslerden yapısı çıkarılabilir mi? Kendi isimlerimizi koyabilseydik de aynı isimleri bulabilir miydik? Sözümona hiç bilmediğim bir dilden hiç bilmediğim sesler bana 'isim' olabilir miydi? Belki de adımızı biz doğarken koyduklarında tüm sesleri ortadan kaldırdılar, ayıkladılar tüm bilgileri, kelimelerin fazlalıklarını kurşun kalem silgisiyle sildiler belleğimizden. Geriye sadece tek bir isim kaldı. Dillerimize mühürleri ailelerimiz vurdu. Şimdi ebediyen bize bizden evvel bize sorulmadan konmuş isimleri taşıyacağız. -Her ne kadar tekrarlara düşsem de.-
Gene yoruldum. Geceleri daha çok yoruluyor insan. Karanlık değil karamsar düşüncelerdir beni yoran. Umut etmeden yaşamak. Yine de sevilesidir geceler, soğuk bir sonbahar gününde üzerimizi örttüğü için sıcacık battaniyeler.
Sinek Valesi, bir adın anlamını bilmeden de ona ulaşılabilir mi? Bir yüze bakarak isme varılıp sadece seslerden yapısı çıkarılabilir mi? Kendi isimlerimizi koyabilseydik de aynı isimleri bulabilir miydik? Sözümona hiç bilmediğim bir dilden hiç bilmediğim sesler bana 'isim' olabilir miydi? Belki de adımızı biz doğarken koyduklarında tüm sesleri ortadan kaldırdılar, ayıkladılar tüm bilgileri, kelimelerin fazlalıklarını kurşun kalem silgisiyle sildiler belleğimizden. Geriye sadece tek bir isim kaldı. Dillerimize mühürleri ailelerimiz vurdu. Şimdi ebediyen bize bizden evvel bize sorulmadan konmuş isimleri taşıyacağız. -Her ne kadar tekrarlara düşsem de.-
Gene yoruldum. Geceleri daha çok yoruluyor insan. Karanlık değil karamsar düşüncelerdir beni yoran. Umut etmeden yaşamak. Yine de sevilesidir geceler, soğuk bir sonbahar gününde üzerimizi örttüğü için sıcacık battaniyeler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder