Havva'ya;Narlar ağaçtan dökülmeye başladı Havva. Toprak kıpkızıl. Narlar dağlandı Havva, gönlüm gibi; yerlere serildi, ayaklar altına alındı, her yer özüne boyandı.
İlk düşen narı gördüm, ağacın en tepesinden yerin dibine düştü, tıpkı benim gibi.
Cennetin en üst katından yerin en alt katına doğru indim ben Havva, gözler üzerimdeyken.
Tüm düşüşler bir parçalanış içerir ve her yeri kana boyar.
Önce gökte süzüldü nar, sonra asılı kaldı, sonra toprağa değdi, sonra açıldı, sonra her yer kızıl.
Üzerimizden koca bir âlem geçti, kâh filler oturdu kâh akbabalar gagaladı.
Değişmiyor hiçbir zaman kanın rengi, ilk günden beri durmadan akıyor.
Bir insanın gözleri nar gibi olur mu veya bir insanın ismi 'Nar' olur mu veya bir nar tüm anlamları kendinde toplar mı?
Soyumdan gelenler soyuna 'Nar' der mi? Belki de tüm nar ağaçları soyuma intikal etmeden kurur.
Benim elimin değdiği ne varsa kuruyor, ben de öyle kuruyorum; kurumanın diğer adı benliğim.
Benim elimin değdiği ne varsa kuruyor, ben de öyle kuruyorum; kurumanın diğer adı benliğim.
Kuruyan benliklere inşa etmek güçtü görkemi, insan bilmediğini işleyemiyor.
Ben Âdem, bir soyun başlangıcı, bir soyun ihtişamı, bir soyu soy yapan. Eriyorum.
Eriyorum giderek bu ıssız yerlerde, soluğunu duymadığım her yerde.
Kayboluyorum kızıl nar suyunun toprağa karışıp sırra kadem bastığı yerde.
Susmak istiyorum susamıyorum, konuşmak istiyorum konuşamıyorum.
Ne yana dönsem cennetten bir sahne canlanıyor, ne yana baksam yüzünü görüyorum:
Sesini duyuyorum bazı bazı, söylesene Havva, sesini de görebilir miyim?
Yeşil yaprakların arasından bana gülümsüyorsun, nar kadar güzel avuçların. Bir narı bana avuçlarında uzatıyorsun. Alıyorum, uyuyorum.
Bir nar ağacının dibine gömün beni, her mevsim bir nar daha düşer başucuma.
Belki nar koklarım mezarımda da.
Her mevsim bir kapının çalınışı gibi mezarımın üstünü tıklatır yolunu şaşırmış bir nar.
Söylesene Havva, yolunu şaşırmamış bir narın beni bulması mümkün mü?
Üzerimde nar etkisi var, dudaklarımda nar tadı, aklımda nar, damarlarımda da.
Narla kal Havva, cennette senin nar kadar kırmızı dudakların.
Kalbime bir nar ağacı dikmişim gibi, her gün biri daha dalından kopup parçalanıyor, damarlarıma karışıyor kızıllığı.
XXV
Yeşil yaprakların arasından bana gülümsüyorsun, nar kadar güzel avuçların. Bir narı bana avuçlarında uzatıyorsun. Alıyorum, uyuyorum.
Bir nar ağacının dibine gömün beni, her mevsim bir nar daha düşer başucuma.
Belki nar koklarım mezarımda da.
Her mevsim bir kapının çalınışı gibi mezarımın üstünü tıklatır yolunu şaşırmış bir nar.
Söylesene Havva, yolunu şaşırmamış bir narın beni bulması mümkün mü?
Üzerimde nar etkisi var, dudaklarımda nar tadı, aklımda nar, damarlarımda da.
Narla kal Havva, cennette senin nar kadar kırmızı dudakların.
Kalbime bir nar ağacı dikmişim gibi, her gün biri daha dalından kopup parçalanıyor, damarlarıma karışıyor kızıllığı.
XXV
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder