2 Temmuz 2014 Çarşamba

Yalnızlığın Salıncağında Sallanmak

“Olabildiğince yalnız kalmalıyım. Başardığım ne varsa ancak yalnızlığımın karşılığıdır.”

Franz Kafka



       Yalnızlık, ucu bucağı gelmeyen o büyük vadide doludizgin yürümek, koşmaktan çatlamak üzere olan taylarla dört nala ilerlemek...
       Yalnızlık, ucu bucağı görülmeyen gökyüzünde salıncağınla boş havayı kucaklamak, yandan geçen kuşlarla hemhâl olmaya çalışmak...
       Yalnızlık, salıncağı kurduğumuz asırlık çınar apğacının dallarına sımsıkı tutunmak, güçlü halatlarımızla kuvvetli dallara tutunarak yaşama devam etme çabası...
       İşte yalnızlık, tüm etkenlerin bir bileşimi, sonu yok, başlangıcı bilinmiyor. Ne zaman başlamıştı? Âdem yaratıldığında mı, bilmediğimiz zamanın daha öncesinde bir yerde mi? Ne zaman son buldu? Havva yaratıldığında mı, öyleyse bende devam eden yalnızlık onun hâlâ son bulmadığını göstermez mi? Yalnızlık, insanlık için mi yaratıldı, insanlıkla mı hayat bulmaya başladı, insanlık, yalnızlığın yuvası mıdır, diye sormadan edemiyorum her ne kadar cevaplarını bilemeyip ararken kaybolsamda.
       Orda yalnızlık, sallandığım salıncakta beni iten. Rüzgârlara doğru beni savuran, başımı bulutlara değdiren, sessiz sakin güneşi görmemi sağlayan. Ben yalnızlığın salıncağında sallanıyorum. O beni sallamaktan hiç usanmaz, oysa herkes usanırdı. Herkes, en çok sallanmak ister, sallamaya kimse gönüllü değildir. Böyle bir ortamda çıktı karşıma yalnızlık, tanımına da uygun olarak, salladı beni, hiç şikayet etmeden, soru sormadan, sırasının geleceği anı beklemeden, tüm gücüyle çıkardı beni göklere, diğerleri gibi gökte de bırakmadı, devam etti. Oysa insanlar, göğe çıkardıklarını yere aniden bırakmaya çok meraklıdır, isteklidir, gönüllüdür. Bunu da tadar insan. Ammavelakin yalnızlık, hiçbir zaman bırakmadı. En çok da gökte tuttu beni.
       Benim sevgi dolu, çocuksu yalnızlığım. Senin salıncağında sallanmaktır ömrümün geri kalan hikâyesi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder