- Sezai Karakoç
Ölümü bir türlü kaldıramadım. Ölüm, her şeyi sarmalayan bir kötü yumak. Siyah bir yumak. Hep sabaha kavuşmayı bekledim, sabahı iple değil halatlarla çektim, gelmedi. Güneşi görmek için en yüksek tepeye çıktım, doğuşunu görmek için saatlerce nöbet tuttum, doğmadı. Belki de ben gece beklerken gece oldum, bilemedim. Geceye çok benziyoruz belki, güneş geceyi sevmez, sevmez ki onu aydınlıktan mahrum bırakır, bizde o sevilmeyenler kafilesindeniz... Belki de gece olduğu için sevilmeyenler...
Gece, gündüzle sonlanacak.
Tüm umutlar yeşerir bir gün.
Siyah bir yumaktı ölüm ile gece. Ölümle geceyi birbirinden ayırt edemiyorum. Ölüm neden hep gece daha çok hatırlanır ve gece neden ölümü çağrıştırır bilemedim, genimizde mi vardı?
Gece ile ölüm birbirine karıştı bende, ben iyice kelimeleri de karıştırır oldum. Gece miydi ölüm olan yoksa ölüm müydü gece olan?
Benim güneşim galiba yörüngesinden çıktı. Sabahı bekledim doğmadı, intihar mı etti? Güneş de ölür mü acaba, onu da gömerler mi gece gibi kara bir toprağa. Güneşleri de anarlar mı, bir beklediği var mıdır güneşlerin biz bilmeden onu böyle seyretmeyi düşlerken. Güneş gözlerimi yaktıkça inatla başını ona çevirenlerdenim ben, belki de kızdırdık bizler güneşi...
Sustuysam geceden korktuğumdan.
Bilirim gece gelmez beklenen.
Gündüz getirir tüm mektupları.
Benim güneşimin rengi gecedir. Gece gibi aktır, saftır, parlaktır, hoştur. Ölümü kaldıramıyorum, ölüm kaldırılamıyor, ölüm icat olunmasa ne iyi olurdu. Bazı sınavlar ağır, ağırlığı belimi büküyor. Ölüm sırtımda taşımak için fazla ağır galiba, cesetler sırtıma yüklendikçe ben de toprağa batıyorum. Daha kaç kere öleceğiz, kaç kere ölümü tadacağız, kaç ölümü taşıyacağız, kaç gece ölümün üzerine saten bir örtü gibi örtülecek. Gece, saten bir örtü, kayıp gitmek istiyor, ölümün üzerinde durmuyor. Gece en çok satene yakışır. -Belki de kumaşları karıştırıyorumdur, kumaştan da anlamam zaten, bir de en ciddi konularda dahi yolumu şaşırırım, olduğu gibi.-
Benim ölümüm gece gibi siyah bir yumak. Sarıp sarmalıyor, peşimden kediler koşuyor. Toprağımı istila eden şeyler var, toprak bile benim değil, toprağım diyemiyorum, peki ölüm benim midir, öl-ü-M?
Kargaları kovarsan başucundan,
Siyaha boyanmamışsa henüz yüzün,
Bir güneş vardır sabah seni bekleyen.
Öyle derdi büyükler.
Benim bir adım da Kara Yumak.
#KaraYumak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder