Acaba kitaplarında dişilikleri, erkeklikleri ne bileyim cinsleri, dilleri olsaydı da insanlara ihtiyacımız kalmasaydı, nasıl olurdu? Ne garip oysa, insan ırkının insanlardan kaçması; karıncanın karıncadan, kedinin kediden kaçması söz konusu dahi değilken insanın diğer insanlardan sanki ölecekmişçesine kaçışı. 'Sanki' fazla oldu, ölecekmişçesine kaçışın ta kendisi budur. İşte ben de o güruhtanım biraz, bazı bazı kaçışım ölümedir böyle durumlarda. Zira kitaplar, insanlardan daha mutlu ediyor çok uzun zamandır. Kendimi bildim bileli kitaplarla birlikte değilim, oysa okuduğum ilk kitabı hatırlıyorum; kendimi bildim bileli insanlarlayım, oysa tanıdığım, seslendiğim, sevdiğim, nefret ettiğim, sustuğum, hasbihal ettiğim ilk insan kimdir hatırlamıyorum. Kitaplarla olan tarihim insanlarla olan tarihime göre daha geç başlasa dahi krolojik olarak ikisini de birbirine yakın dönemlerden itibaren hatırlıyorum. Öyleyse, kronolojimdeki bu yakınlıkta kitapların da payı olmalı. Belki de kaderim biraz da kitaplarla yazıldı. Alın yazım alnıma değil, biraz da kitaplara yazıldı.
İşbu ben de kitaplarla bir ev örseydim veya benim cennetimde kitaplardan tuğlalarla örülü köşkler bulunsaydı. Ben köşkün bir tuğlasını çekseydim yerinden -yani bir kitabı- ve o yerde bir delik açılsaydı, aydınlığa. işte o aydınlık kitabın getirdiği aydınlık olsaydı, o aydınlık önce köşkü sonra beni aydınlatsaydı. Bilirim ki anlamazlar, bilirim ki ahmaktırlar. Böyledir bu, bundandır yaşadıklarımız. İnsanlar, ahmaktır.
Kitaplar da acıksaydı, 'Oku beni! Oku beni!' diye bağırsaydı ve ben onları okudukça doysalardı. Birini doyurduğumda -yani okuduğumda- bir diğeri diğer bir köşeden susayıp 'Oku beni! Oku beni!' diye bağırsaydı ve ben o susuzluğu dindirirmişçesine onu okusaydım. Okuyarak onların açlıklarını, susuzluklarını bastırsaydım. Hatta onları evlat edinseydim, onlar insanlar gibi yaşlanmasalardı. Bilirim ki kitaplar da insanlar gibi yaşlanır. Sararıp solmaları yaşlanmalarının göstergesidir işte. Ölümlerine gelirsek, sahiplerinin ölümleri biraz da kitapların ölümleridir bence; sonraki sahibi hiçbir zaman gerçek sahibi olmaz. Ben de öldüğümde arkamda öksüz, yetim kitaplar bırakacağım, onlar da benimle ölecekler. Biliyorum ki ben öldüm diye ölecek tek bir şey varsa o da kitaplarımdır. Ben ölünce onları da gömselerdi benimle, beraber ıslansak ve toprağa beraber karışsak. Çürüyüşüm kitaplarımla olsaydı biraz. Bilirim ki ölümümle ölecek tek bir insanoğlu olmayacaktır, insan hep öldürür ama hiçbir zaman ölenle ölmez, biliyorum. Biliyorum çünkü öğrendim. Öğrenmek için geldiğim şu dünyada öğrendim, öğrenmek istemesemde. Bilirim, isterim ki kitaplarımla öleceğim, benim sadık yarim kara topraktır, bir de şu bir kucak dolusu kitabım. Sevgili kitaplarım, ben de sizin gibi sararıyorum işte, sarı sarı noktacıklar peyda oluyor tenimde, ölümüm yakındır, gelin benimle, kitaplarım, yalnız bırakmayın beni, bir anne şefkatiyle baş ucumda bekleyin, bilirim ki kimse gelmez mezarlıklara, kimse bir ölüyü ziyaret etmez, ölen kaybolur gider. Ben de kaybolup gideceğim sessiz sakin büyük bir sükût içerisinde içime pek çok yara açmış bu yeşil dünyadan...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder