Karsız Kış, Kışsız Kar
Karın olmadığı bir kış günü,
Kış, kışa benzemezken,
En çirkin hâldeyken kış,
Toprak bile beyaz çarşafı fırlatırken,
Kayboldu kış, kar yüzünü göstermedi diye.
Karın yağmadığı bir kış günü,
Yalnız soğuk var, sancılar var,
İliklerime kadar işleyen özlem var.
Karın yağmadığı bir kış günü,
Ölen akbabalar, gülen sırtlanlar var.
Kar, yere düşmeden eridi,
Toprak hasret çekiyor bir parça kara.
Şimdi insanın eline dokunmadan eriyen kar,
Henüz rengini bile giderek kaybedip,
Giderek daha da koyu bir hâl alırken,
Dünyanın bir köşesinde eriyen buzullar,
Susuzluktan ölen çocuklar var.
Giderek soluklaşan beyaz örtü,
Bir kış günü çocukların üzerinden çekilip alınıyor,
Bir 'Kibritçi Kız' misali,
Bir ateş parçasının aleviyle,
Saatlerce ısınıp, en masum hayallerin içerisinde.
Karın olmadığı bir kış günü,
Onu selamlayan kutsal ölümün,
Kollarına bırakmakta kendini.
Karın yağmadığı bir kış günü,
Kundakta ağlayan bebekler,
Dağlarda kurtlara kaptırılan keçiler,
Ve nesil nesil tükenen insanlar,
Tükenmekte, mahvolmakta.
Tükeniyor nefesim, soluğum buhar oluyor,
Ben bu kış günü, kara hasret, sana hasret.
Karsız kış, kışsız kar,
Olmaz, olamaz.
Sensiz ben, bensiz sen,
Olmaz, olamaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder