13 Nisan 2013 Cumartesi

Dudaklarından Sesin Damlar

-Sabah uyandığında ses tonunun harika ötesi güzellikte oluşu aklına şu soruyu getirmişti: Sesi bu kadar güzelken yüzü kim bilir nasıldır?-



Sesi o kadar güzeldir ki.
Onu duyunca hiç konuşamazdım.
Sadece dinlemek isterdim.
Sesi o kadar berraktır ki.
Ben daha bu kadar berrak bir su bile görmemiştim.
Fethederdi beni onun o ince sesi.
En derinlerden gelen iniltisi.
Şiir okuyan dudaklarının hareketleri.
Şarkı söyleyen dudaklarının kıvrılışları.
Soluk alıp veren boğazının şişip inmesi.
Alt dudağının üst dudağını çarpması gibi.
Sürekli hareketli tavırları.
Ve kalbinden diline dökülen kelimeleri.
Sesi o kadar güzeldir ki.
Anlatamayışım bu yüzdendir.
Sadece dinlemek istiyorum.
Bu sesle doğmuş gibiyim.
Ve bu sesle ebediyette olmalıyım ve ebediyyete kadar.
Kim bilir şimdi yüzü ne kadar aydınlıktır?
Şimdi yanaklarında çukurlar vardır belki.
Gülümsüyordur en derin hislerle.
Düşünüyordur belki, düşünülmesi gerekeni.
Biraz insaflıysa eğer.
Sesi o kadar huzurludur ki.
Huzura kavuşturur bir anda.
Sabahın kör bir saatinden gecenin kör bir saatine.
Onun sesiyle yaşamak isteyişim.
Ve bu sesden asla kopamayışım.
Bunların hepsi açıklaması olmayan bir şey.
Uygun kelimeyi bulamayacağım bir duygu.
Bunların hepsi onun sesinin eserleri.
Kim bilir sesi bu kadar güzelken yüzü nasıldır?
Sesinin döküldüğü dudakları neyi mırıldanır?
Ve her nefesinde sesinden çıkan tiz ses hareketlenir.
Dudaklarından sesin damlar.
Her damlada bir daha bağlanırım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder