Sefalet, bir adım uzakta duruyor her zaman. Vakitsiz olarak çıkıyor insanın karşısına, söz dinlemiyor. Bir zaman sonra insanın bildiği ne varsa hepsi asileşiyor. Belki de asi olmak tüm duyguların yapısında var, zira hiçbir duygumuzu kontrol edemiyoruz.
Sefalet, bir adım uzağımda duruyor. Öyle güzel ki, beni kendine doğru çekiyor. Tüm ölümcül varlıklar çekicidir; güzel bir kadın, güzel bir deniz, güzel bir manzara ve daha niceleri... Ölüme en yakın olduğumuz ân, vakitlerin en güzelidir, tıpkı uykuya dalmak üzere olduğumuz ân gibi. 'Bir şeye ramak kala' diye tarif ettiğimiz vakit, en güzel ândır.
Sefaletime ramak var. Bir adım önümde işte, uzansam onu tutacağım, gerçi o bir taraftan beni zaten tutuyor. Sefaletten kurtulmak için yapmam gereken işleri yapmıyorum, kendimi biraz sefalete bırakıyorum. En güzel duygulardan birisi de insanın kendisini herhangi bir şeye doğru bırakmasıdır. İnsanın kendini yavaşça denize bırakması, insanın kendisini daha yavaşça yatağa bırakması, insanın kendisini daha daha yavaşça çimlere bırakması, insanın kendisini bırakması ne kadar da güzel.
Bir adımda sefalet derken aslında o adıma kadar atılmış tüm adımları anlatıyorum. Sefalet her ne kadar her vakit çok yakında olsa da sonuçta ona giden yol bir adımdan çok daha uzundur, hangi yol kısadır ki? Benim bildiğim tüm kestirme yollar, beni daha uzun yollara götürür. Kolay diye bir kavram yok. Kolay, zorun daha hafif bir yansımasından başka bir durum değil. Yeryüzünde ne varsa zordur, zor olması kanundur, kanunluğu ise keskindir.
İnsanın sefalete batması mı söz konusu yoksa sefaletin insanla beraber batması mı mevzu bahis olan; hangisi, hangisini batırıyor, diye düşünmekle başlamalı söze. İnsan, bir ekmeği öpüp başının üzerine de koyar; insan, parayı ayağının altına alıp onu da çiğner; insan, karar verir ve yapar. İrade, onun yaratılışında kendisine verilen hak, onun sorumluluğu ve bedel ödeme arzusu. Bedelsiz elde edilen ne varsa bir zaman sonra artık yoktur, ödenen tüm bedeller ise bir güvencedir sonsuzluğa dair. Sözümona bir kalıcılıktır bedel ödeme; bedel ödeyip yapılan bir çeşmeden sonsuza kadar gürül gürül suyun akmasıdır çağlayanlar gibi hiç durmamacasına; bir köyde, bir dağda, bir akarsuyun dibinde de olsa sonsuza kadar akmasıdır; bazen oluk oluk suyla bazen dolu dolu maneviyatla, adın sonsuzluğa kazınışıdır.
İnsanla sefalet arasında bir adım var. Bir adım ilerisi de gerisi de sefalet. Önemli olan adımın ileri mi geri mi atılacağı değil, önemli olan adımın nereye atılmak istendiği ve o adıma gelene kadar atılmış adımlar. Güzel şeyler hiçbir zaman bir adım yakında değildir, onlara daha çok var, onlara varana kadar nice adımlar atılmalıdır. Yine de sefalete -sefaletime- bir adım var. Anlatabildim mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder