Umay Umay
İleriye gitmek ne mümkün,
Bu hesapsız zamanın içine sıkışmışken.
Geriye dönmek ne mümkün,
Sürekli bizi ileriye doğru çeken,
Büyük bir kuvvet oldukça.
Aylardan Şubat'ta, günlerden Cumartesi'nde,
Saatlerden on dörtte,
Sessizliklerin en koyu olduğu saatte,
Çok, çok uzak bir yerden,
Rüzgârın getirdiği bir ses,
Kulaklarımı parçalayarak ulaşıyor,
Vücudumun saklı bölmelerindeki kalbime.
Tam ortasında yaşamın,
Kıyıya doğru çekilirken ömür gemisi,
Hâlâ bir nefeslik vakit varken,
Bir soluk daha çekebilecekken içimize,
Vakit var, her şey için, henüz değil.
Büyük bir kıyamet kopuyor,
Adımını attığın her yerde.
Tunç gök yere iniyor, yerde tunç göğe yükseliyor.
Zaman kendi içinde eriyip,
Kendi kendini parçalıyor.
Tüm bu keşmekeşin içerisinde bir ses,
Kulak zarımı yırtarak, bir kıyamet alameti gibi,
Bende, kendi varlığını diriltiyor.
Asırlardan yirmi bir, yıllardan asrın on dördünde,
Güzel, keskin bir ses,
Tenimi bedenimden ayırıyor.
Bende bir ben koymuyor.
Sıkıyor avucunda giderek daha fazla, bırakmıyor;
Gönül kuşunu kendi eliyle besliyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder